Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bir Gün Tek Başına

Vedat Türkali

Sayfa Sayısına Göre Bir Gün Tek Başına Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Bir Gün Tek Başına sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Bir Gün Tek Başına kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Taşları sürekli dönen bir degirmendir kafa dediğin, ya evlat, arasına bir şey koymadın mı kendi kendini öğütür, sakatlanır.
Polis korkusu azalıverir meyhanelerde. Hemen her çağda iktidarlar, sarhoşlarla gizli bir anlaşma yapmış gibidirler. Konuşun, edin; meyhanede kalsın. Birazını da eve saklayın isterseniz. Ama sokağa, alanlara, işyerine, hele fabrikalara aslaa!..
Sayfa 36
Reklam
"Türkiye'de çok kedi var, ne kimse öldürüyor, ne kimse yemek veriyor!" Hepsi gülüştüler. Baba ağır ağır ekledi: -Bizde sürgün de öyledir, dedi, ne öldürürler, ne yemek verirler.
Sayfa 120
Ülkede sınıf yok değil, bizim aydınlarımız sırtını vermesini bilmez sınıfa.. Dramı da bu... Toplumu sınıflar değiştirir, kişiler değil ki... Tek başlarına uğraşır durur zavallıcıklar. Düşman kurnaz. Okul kitaplarını bile hep tek başına aydının yiğitliklerine övgü ile doldurmuştur. Namık Kemal, Tevfik Fikret... Birgün Nazım'ı da böyle bir övgüyle budayıp kitaplara sokarlarsa şaşmayın! Acı bir gülümsemeyle baktı, sonra yavaşça ekledi: -Devrimci teori, ancak devrimci sınıfla birlikte çözüm getirir. Neyiz ki biz, ardımızda sınıfımız olmazsa?..
Sayfa 125
-Orta birden ayrıldım... -Güzel. Hep orta birden ayrılmışlardır; ilkokulu bitirdik demezler!
Sayfa 227
Bir devrimci ölmeden, yani son sözünü söyleyip de kavgadan çekilmeden yargıya varılmaz. Gerçek devrimci midir, değil midir bir şey denemez. En son anda sapıtıp bütün geçmişini yıkanlar çok görülmüştür. Devrimcilikte emeklilik hakkı yoktur.
Sayfa 282
Reklam
Bütün ülke kocaman bir cezaevi! Birisi etmişti bu sözü, kimdi? Nazım'ın hapisten çıkması sırasındaydı... Demek bizden başkaları için de cezaevi bu ülke... Kimler için? Kimin için değil ki? Çok küçük bir azınlığı çıkardın mı geri kalan herkes için cezaevi. Yalnız kimileri bilincinde, kimileri değil. Acı çektiğinin bile bilincinde değil kimileri!
Sayfa 385
Düzen, yıkıntısını geciktirmek için en bireyci, en bencil yanımıza itiyor bizi, dedi. Cinsel tutkularımızı abartıp duruyor. Dergisi, radyosu, sineması... Şeytana dayanmak zor bu çağda! Tanrı gençlerin yardımcısı olsun! Poligam yaratıklarız aslında. Monogamlık zorlama... İnanç işi... Kimileri aldırmıyor. Kimileri de çok önemsiyor aldatılmayı.
Sayfa 402
Ülkemizin dramı burada yatıyor bence. Bizim tefeci bezirgan finans-kapital toplumu burjuvazinin özgür girişimi, ilerici, özgürlükçü aşamasını tatmadı. Batılı aydının geçmişinde burjuvazinin, Batı burjuvazisinin ilerici çağının büyükleri yatıyor. Bacon var, Descartes var, Montaigne, Rabelais, Diderot var o düşüncenin temelinde. Bizde kapitalizm en gerici yanıyla, tekelci biçimde, finans kapitalizmi olarak geldi çöktü yedi bin yıllık Babil artığı tefeci bezirgan toplumumuza. Kırım Harbi'nden bu yana örtülü ya da apaçık para babalarının elindedir kapılar. Kapayıverirler. Aydın işsizlik korkusunda, açlık korkusunda, can korkusunda. Öylesine büyümüş ki bu korku; nedeni, türü, nerden nasıl çıktığı da unutulmuş da salt korku kalmış. Put olmuş korku, beyinleri sınırlıyor. Kocaman bir karanlık. Umutsuz...
Sayfa 451
Aydın, halka, yığına dayansa kalmayacak korkusu, güçlü bulacak kendini. Orda da yolunu kesen bir başka mutsuzluk var. Çok eskilerden, tarihten gelen. On üçüncü yüzyıldan sonra halkından kopmuş Türk aydını. İşin acı yanı, ileri aydın da kopuk bugün halktan. Yalnız devlet yasakları, düzenin baskısı ayırmıyor bizi halkımızdan, yapımızla da ayrıyız; duygumuzla, düşüncemizle, inançlarımızla, belki en önemlisi de dilimizle ayrıyız. 700 yıldır ayrıyız. Ülkücü, eylemci, halkçı aydının en yüce örneğini vermiş Türk halkı. Türkmen hocasını, Yunus Emre'yi çıkarmış. En soyut kavramları, düşünceyi nasıl iletmiş halka!..
Sayfa 453
Reklam
Babai ayaklanmalarını, Alevi, Sünni kışkırtmalarını biraz inceleyin; çalışan, savaşan, direnen, yine de sürekli sömürülen, kırdırılan bu halktır. Türk halkıdır. Aydın nerede? Osmanlı sarayında, yöresinde. Bir gereksinmenin zorunlu kıldığı mimarlık yapıtlarını çıkarın; bilim, düşünce, sanat, edebiyat, dil olarak yararlı ne kalmıştır bu altı- yedi yüz yıllık Osmanlı aydınından? Bugün Baki, Nefi, Naili mi yakındır bize? Yunus, Pir Sultan, Karacaoğlan mı? Hangisinde bütünleşiriz halkımızla? Birincileri bugün aydınımız da anlamıyor. En ateşli savunucuları bile nereye koyacaklarını bilmiyorlar bunları. Ölmüş... Halkla yaşamamış ki.
Sayfa 454
Osmanlı'ya karşıydı Ankara'ya yerleşmiş Mustafa Kemalciler. Ulusçuluk adına söyledikleri buna benzer şeylerdi. Peki onlar ne yaptılar? Kaldırabildiler mi bu yabancılaşmayı? Daha da arttırdılar. Batı'ya, doğrusunu söyleyelim şunun, Batı kapitalizminin geliştirdiği toplumlara özenen, o ekine, o ürüne, o yaşama bağlı, vurgun ATATÜRKçü aydınımızla halk arasında Osmanlıdakinden daha büyük uçurum var şimdi. Bir de iyice ortaya dökülen yaşantı biçimi, kadın erkek ilişkilerindeki zıtlık, ahlak sorunu, din sorunu bindirdi. DEVRİMLER yaptı Atatürkçü aydınlarımız!.. Bir tek devrim, temelde devrim, gerçek devrim yapabilseydi ya, halkla el ele verip. Halkı ekonomik özgürlüğüne kavuşturacak devrim. Değişmeyen tefeci bezirgan, finans kapital düzeninde çiğnenen, ezilen, sömürülen halkın şapka giymeye, latin harfini kullanmaya, kızını okula göndermeye, karısını çarşafsız gezdirmeye zorlanması, bunları savunan aydınla halkı kanlı bıçaklı etmekten başka ne sonuç verdi? Öyle bir tefeci bezirgan, finans kapital oyunu ki kötü şeyler diyemiyoruz bunlara işin kötüsü!..
Sayfa 455
Uff kafamın içi de Türkiye gibi, arapsaçı çelişkilerle dolu. Başka nasıl olacaktı Türkiye'deki kafa...
Sayfa 675
“Sadece okumaya yarıyorsa kitaptan iyi afyon yok!..”
Sayfa 4 - EverestKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.