Beykoz'da oturmalı
Beykoz'da çalışan adam.
Fakat Kuzguncuk şirin yerdir
ve gayet nefis yapar gül reçelini
pansiyoncu Madam
ve kızı Raşel... der Nazım Hikmet Kuzguncuk adlı şiirinde...
Öylesine güzel verir ki Kuzguncuk'un çok kültürlülüğünü...
Günümüzde bile, kendine özgü güzelliklerini koruyan, Kuzguncuk'u bir de Mehmet Ünver'den dinleyin derim.Kuzguncuk'un 1960'lı yıllardaki havasını, İkizler, Kabagöt,Kokulu Co, Fellah, Öküz ve Çüklü Çavuş Ayşe eşliğinde,kimi zaman gülerek kimi zaman hüzünlenerek ama kesinlikle büyük bir zevk alarak yaşayacağınızı düşünüyorum.Kuzguncuk'un parke taşları,bostanları, boğazın mis gibi havası,gayrimüslimleri,komşuluk ve dostluk ilişkileri anlatılıyor çocuk gözüyle Bir Kuzgun Yaz'da.Özlemini duyduğunuz daha pek çok şey var kitapta, yazlık sinemalardan, boğazdan çıkarılan midyeye,mahalle hamamlarından bostanlara kadar...
"Viktorya abla demek yaz demekti, deniz demekti,Boğaz demek, İstanbul demekti.Çocukla çocuk, adamla adam, genç kızla genç kız olan muhitimizin bu delikanlı kızı,kimseyi iplemiyor,kralından bile korkmuyordu.Zaten ona yan bakmak kimsenin haddi değildi.Bizim Çüklü Çavuş Ayşe'nin yirmili yaşlardaki hali gibiydi.Gerektiğinde en bıçkınına, en belalısına postasını koyabilecek, koca yürekli, boylu poslu bir kızdı.O daha denize girmediyse, yaz gelmemiş demekti.Yalıda oturanlar bile denize girmek için karpuz kabuğunu değil, Viktorya ablayı beklerdi.Bir sabah, sahilde yeni mayosuyla boy gösterdiğini görenler,artık deniz sezonunun geldiğini anlardı."
syf 117