Bir Türkistanlının İkinci Dünya Savaşı Hatıraları

Hüseyin İkram Han

En Beğenilen Bir Türkistanlının İkinci Dünya Savaşı Hatıraları Gönderileri

En Beğenilen Bir Türkistanlının İkinci Dünya Savaşı Hatıraları kitaplarını, en beğenilen Bir Türkistanlının İkinci Dünya Savaşı Hatıraları sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Bir Türkistanlının İkinci Dünya Savaşı Hatıraları yazarlarını, en beğenilen Bir Türkistanlının İkinci Dünya Savaşı Hatıraları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sosyolijik bir vaka
...Bir hususi otomobil geldi. İçinde şöfor ve iki üsteğmen vardı. Onlardan biri yürüyüş emrinin önüne ve arkasına baktı, elimize geri verip: -Bekleyin, yola çıkmış arabalar var, gelir, dedi. Şo­för gaza bastı, gitti. Heinrih çok kızdı: -Namussuz, insafsız, arabada bize de yer vardı. Eğer bizim de bir rütbemiz olsa alırdı, dedi. Ben ona: -Sen subaylarına bol bol tuz götürüp iyi hizmet yaparsan sana da harptan sonra bir rütbe verirler, dedim. O tekrar kızdı: -Ben harpten sonra Almanya'nın yüzünü bile görmek istemem. Benim vatanım İtalya, Boljano. Ben burada doğdum. Babam Alman olduğu için Alman pasaportu taşıyorum, dedi.
... Ben 1960'da Amerika'ya hicret ettim. 1963"te New Jersey stadında tesadüfen Nur Mehmet ile karşılaştım, birkaç defa beraber olduk. 52 yıl gurbette kaldıktan sonra 1992 yılında ilk defa vatanımı ziyarete gittim. Sokaklarda adresler değişmişti. Doğduğum, büyüdüğüm evimizi ararken, bir yerde hastonuna dayanıp yürüyen beyaz sakallı ihtiyar
Reklam
Ruzi ile yeniden...
...Ertesi gün sokağa çıktım. Sokak çok hareketliydi. İ­talyanların hareketlerinden, kahvehanelerin dışarısın­da toplanıp oturan ihtiyarların bir birlerine bir şeyler anlatmasından, kahkaha atıp gülüşlerinden, sevinçli bir durumda oldukları belli oluyordu. Sanki istiklallerine kavuşmuşlardı. Yani memleketlerine Amerikalıların girdiğine ve Almanlardan kurtulacaklarına seviniyorlardı. İki gün sonra dışarıda dolaşmak için çıkmıştım. Yürürken yurttaşım, en iyi dostum, Berlin'de beraber çalıştığım Ruzi Nazarla karşılaştım, çok sevindim. Onunla komutanlıkta bareber kalmaya başladık. 4 Mayıs 1945 tarihinde Almanya'ya geri dönme emri geldi. ...
Kamplarda esirler dikenli teller ile çevrili açık yerlerde haftalarca gündüz güneş ve gece serinliğinde örtüsüz bırakılırlardı. Esirler toz toprak içinde yatıp açlıktan, susuzluktan, kirden bitlenip, yüzlerce esir kısa vakitte helak olmaya başladı. Polonya’nın Çenstahav şehrindeki büyük kışla kampında 1941-42 kışında salgın hastalık baş gösterdi. Kışa zamanda 30 bin kişi hummadan öldü.
Talvisota (Fin Rus Harbi)
... Sovyetler Birliği ile Finlandiya arasında savaş devam ediyordu. Yeni askere gelenlerin içine, «Bizi Finlandiya cephesine mi gönderecekler>>, diye kurt düş­tü. Siyasi rehberlerimiz, siyasi talim derslerinde Finlandiya cephesindeki durumu anlatırlarken, "Kahraman Sovyet askerleri bütün engelleri aşıp, durmadan ilerliyor, zafer bizimdir", diye hikaye anlatıyorlardı. Fakat Finlandiya cephesinde birkaç ay bulunup geri gelmiş ve buradaki gerçek vaziyetten haberi olanlardan bazıları bize cephenin halini gizlice farklı anlatı­yorlardı. Finlandiya askerleri baştan aşağıya bembeyaz giyinip, geceleyin ormandaki karlı ağaçlara yerleşiyor, gündüz oradan ilerleyip geçen Sovyet askerleri-nin arkasından otomatik silah ve bombalarla ateş açarak onları, olmuş dut gibi döküyorlarmış. Geri çekildiklerinde ise, köy evlerine duvar saati, radyo gibi Sovyet askerlerini meraklandırabilecek şeylerin içine patlayıcı madde yerleştirerek, bırakıyorlarmış. Hiç bir mukavemet görmeden evlere giren askerler gözlerine çarpan ganimetiere el atar-atmaz içlerindeki bombalar patiayıp oradakileri öldürüp veya yaralarmış. Finler bazı tepelerin altını mağara gibi oyup, içlerine ağır makinalı tüfekler yerleştirmişler. Karlarla örtülü o tepelerde istihkam olduğunu bilmeyen düşman yukarıya tırmandığı anda Finler içeriden tüfekler, dışarıdan el bombalarıyla ateşe başlayıp kendilerini tarumar ederlermiş.
Mezar Bekçiliği
Polonyalılar fıtraten gayet dindar bir millettiler. Kabristanda fazlasıyla zenginler, asilzadeler, sanatta vesairede tanınmış insanlar defnedilmişlerdi. Adetlerine göre bu kişiler güzelce giydirilip, altın saat veya yüzükleri, takılan ile defnedilirlermiş. Almanlar Polonya’yı işgal ettikten sonra kabirleri açılıp kıymetli eşya­lar çalınır olmuş. Polonyalılar, "Harpten önce hiç bu çeşit olaylar olmazdı", diye kabristanların korunması için Almanlara şikayet ve rica etmişler. Bu nedenle biz her gece sabaha kadar sıra ile nöbetçilik yapardık.
Reklam
79 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.