Hayatta ilerlemenize ya da huzurlu bir yaşam sürmenize engel olan duygular vardır. Endişe, korku, öfke, stres... Evde ailecek yapılacak bir kahvaltıda bizzat sizin tarafınızdan ortamın neşesi kaçabilir mesela. Ya da kariyeriniz ve hayalleriniz için çok güzel bir teklif almışken 'ya ben gittikten sonra şunlar olursa' endişesi sarar her yanınızı. Peki hiç düşündünüz mü; bu hisler size mi ait?
Aynı halasına, dayısına çekmiş deriz ama sadece huyların, fiziksel görünüşün değil; travmaların ve yaşanmışlıkların da genlerle aktarıldığını hiç düşünmemişiz. Evet, bu güncel konuyu ele alan, kısa ama dolu dolu bir kitap. Kitabın sonundaki dokuz sayfalık kaynakça bölümü de yazarın bize doğru bilgileri aktarabilmek için ne kadar emek verdiğini gösteriyor.
Kitapta konu beş farklı örnek üzerinden ele alınmış. Öncelikle bu örnekler çok tanıdık, ben, sen ya da arkadaşın. Hepimiz aynı şeyleri yaşıyoruz. Yazar, her bir örneği hem bilimsel hem de sosyal açıdan ele alıyor. Deneylerden, uzman görüşlerden bahsediyor ama hepimizin anlayacağı yalın bir dille. Ayrıca bölüm sonlarında çözüm önerilerini de vermeyi ihmal etmiyor. Kitapta sık sık tekrar ettiği gibi; genler kaderimiz değil, tüm o olumsuz döngüyü kırmak mümkün.
Kitapta en çok ilgimi çeken bölüm, 'Zekâ genetik midir?' sorusunun cevabını aradığımız bölüm oldu. Tüylerimi diken diken eden en çok etkilendiğim kısım ise son bölüm oldu. Sohbet tadında, çok keyifli bir kitaptı. Hem kendi genlerimizde olumlu olana odaklanabilir hem de çocuklarımızın bu kısır döngüye girmesine engel olabiliriz. Tabi ki sevgi ve umutla...