Bir zamanlar ünlü bir tiyatro oyuncusu olan Charles, eşiyle birlikte Noel yemeğine, oğulları ve sevgilisinin gelmesini bekliyor. Ben ile ilk defa tanışacaklar o yüzden mutlu ve anlayışlı bir aile tablosu çizmek için hazırlanıyorlar. Fakat bunun için her zamanki rollerinden daha iyi bir performans sergilemeleri lazım. Çünkü o yavaş yavaş Alzheimer'a teslim olan bir zihne sahip ve karısı da alkolik.
Kitaptaki bu aile portresine bakarken, hayatta aslında bir tiyatro gibi diye düşünüyoruz. Hepimiz bize biçilen ya da seçtiğimiz rolleri oynuyoruz. Bazen aynı oyunları tekrar tekrar sahneliyoruz. Evet, kitabın temelinde bir tiyatro metaforu var ama hikaye bununla bitmiyor. Çok daha karanlık ve dramatik. Çünkü oyun içinde oyun sahneleniyor. Charles ve eşi, Ben için hazırlandığını düşüne dursun; Ben'in onlar için hazırladığı bambaşka bir tiyatro oyunu var. Üstelik o çok sabırlı. Her şeyi dikkatle ve planlı bir şekilde ele alıyor. Sahne önemli, sahne aceleye gelmez... Ve tüm oyuncular yerlerini aldığında spot ışıklarının altında tüm gerçekler ortaya çıkacak.
Kurgunun girişinde karanlık bir atmosfer hissi var. Hafif bir gerilim, bir şeyler olacak duygusu. O gerilim kitap boyunca devam etse de sırlar yavaş yavaş açığa çıktığında üstte beliren duygu hüzün oluyor. Böyle bir kurgu olmasına rağmen okuru hiç yormuyor. Son derece yalın ve kendine has bir ritmi var, sayfaları merakla çeviriyorsunuz. Ayrıca kitapta ufak tefek sürprizlere de hazır olun. Yazar, şaşırtmayı seviyor. Çok keyifli bir kitaptı, kesinlikle tavsiye ederim.