Bu kitaba, #ukitap sitesinden bir takasla ulaşmıştım ve uzun zamandır da okumak için bekletiyordum. Bu aralar daha fazla bekletmek istemediğim kitapları öne çekiyorum, bu kitaba da böylece başlayıverdim ve beklediğimden de çabuk bitirdim. Şöyle ki; bir iki olumsuz yorum gördüğüm için ister istemez düşük bir beklentiyle başladım, itiraf ediyorum ama düşündüğüm gibi olmadı. Genel olarak kitabı beğendim ama daha duygu yüklü, daha çarpıcı olaylar olması gerekirdi; çünkü savaştan sonrasını konu alırken, aşkı ve kayıpları konu alıyor sonuçta. Kısacası biraz hafif ilerleyen bir kitap oldu ama kendini okutturuyor da.
Konusu, Birinci Dünya Savaşı sonrasında genç bir kızın, yaşadığı ikilemleri, edindiği yeni gözlem ve fikirleri, karmaşık hislerini konu alıyor. Kendisinden beklenilenler ile kendi yapmak istedikleri ve aşkı ile minnet duygu arasında kalmasını konu alıyor. İkilemler, ikilemler...
.
Çoğu zaman sevdiklerimizi incitmeme gayretiyle kendi isteklerimi öteliyor, birileri ne der diye, bir şeyleri yapmaktan geri duruyoruz, bu kitap bunu o kadar iyi anlatmış ki... Kitabın sonlarına doğru bu durum aşırı canımı sıkmaya başladı; çünkü bu, belli bir yere kadar tahammül edilebilir bir durum. Herkesin hayatı kendine. Margot, bu ikilemleri yaşarken hata üstüne hata yapıp yalan üstüne yalan söylüyor ve bir şeyler için çabalamaktansa olduğu gibi bırakmayı seçiyor ama aslında kızımızın içinde özgürlükçü yanı zaman zaman dışı çıkarken bunu devam ettirememesi üzücü oluyor. Serinin diğer kitaplarını da okumak isterim, bakalım.