Buz Bebekler kitaplarını, Buz Bebekler sözleri ve alıntılarını, Buz Bebekler yazarlarını, Buz Bebekler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu kitap bana kitapları sevdirdi 13 yaşındayım ve bu yaşıma kadar hiç bir kitap bana okumayı sevdirememişti bu kitap bambaşka okurken ağladığımda oldu güldüğümde duyguların nasıl birşey olduğunu bizim yaşadıklarımızın gerçek acı olmadığını öğrendim bir kitap bana bunları öğretti okumayı sevdirdi alın aldırın
Buz BebeklerMiyase Sertbarut · Tudem Yayınları · 2014135 okunma
Bir yetimhanede büyüyen 13 yaşında bir çocuk olan Ece'nin, "Lülüfer" adını verdiği bir "günlük" bu kitap.
Bu kitabın çocuk kitabı olduğunu düşünmüyorum çünkü içinde "cinsel istismar" gibi çok ciddi sorunlar var. Bunun dışında güzel bir kitap.
Eğer bir çocuğa okuttaracaksınız bu kitabı, önce kendiniz okuyun derim.
Buz BebeklerMiyase Sertbarut · Tudem Yayınları · 2014135 okunma
“Ne zaman sevgiden söz etsem üşürüm zaten. Bir şeyin olmadığını fark etmek mi üşütüyor? Keşke bahçedeki kör solucanlar gibi olsam… Ama onların bile ısıya duyarlı hücreleri varmış. Yani Lülüfer, insanlar bazen bir solucandan bile duyarsız olabiliyor. Sanırım benide en çok bu üşütüyor.
1000 sayfalık Harry Potter kitabını okuduktan sonra hafif bir şeyler okumak için okuduğum bir kitaptı. Yurtta büyüyen, gerçek sevgiyi ve yanlışı ayırt edemeyen Ece'nin hikayesi. Vermek istediği mesaj güzel ama bayılarak da okumadım. Okumazsanız bir şey kaybetmezsiniz.
Buz BebeklerMiyase Sertbarut · Tudem Yayınları · 2014135 okunma
"Neden konuşmuyorsun, dilini mi yuttun?" dedim ama der demez de kendime bir tokat atmak istedim. Bu sözü yıllar boyu ne çok söylemişlerdi bize. "Dilini mi yuttun. Dilini mi yuttun?" Hiçbir çocuğu konuşturamayacak hatta dilini daha da düğümlü hale getirecek bir cümle.
Sonra sokaklarda, duvarlarda kayıp çocukların fotoğrafları. Telefon numaraları, insaniyet namına, lütfen, Allah rızası... diye diye ararlar. Bulma umutları azaldıkça "Mezarı olsaydı keşke" demeye başlarlar.
Evlerin gerçek kokusu vardır. Yurt gibi değil, başka bir şey. Salça kokar mesela, ekmek kokar, kavrulmuş soğan, katlanmış çamaşır... Belki hepsi birleşince anne kokusuna benzer bir formül doğuyor.
Belki de çocuktu annem, on beşinde bir çocuk! Erken sevmiş bir çocuk. İntihar ipi eline tutuşturmuş bir Batmanlı. Peşindeki cani amcaoğullarından korkup kaçmış bir Diyarbakırlı. Eli bıçaklı, beli tabancalı amcasına yakalanmış on beşinde bir çocuk.
Büyüdüğümüzde gidebileceğimiz çok ayakkabılı, çok montlu, bol pastalı bir yer sanıyorduk dışarıda ve herkes iyiydi; herkes anne, baba abla, abiydi... Sadun hoca da öyleydi; abi, baba ve belki, belki sevgiliydi, çok seven bir sevgili.
"Ne zaman sevgiden söz etsem üşürüm zaten. Bir şeyin olmadığını fark etmek mi üşütüyor? Keşke bahçedeki kör solucanlar gibi olsam... Onların bile ışığa duyarlı hücreleri varmış. Yani Lülüler, insanlar bazen bir solucandan bile duyarsız olabiliyor."