Nörobilim ve Felsefe

Cogito - Sayı 75

Cogito Dergisi

En Eski Cogito - Sayı 75 Sözleri ve Alıntıları

En Eski Cogito - Sayı 75 sözleri ve alıntılarını, en eski Cogito - Sayı 75 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Aralık zamanlama araştırma alanına dair birçok insanın merak ettiği sorulardan bir tanesi de zaman algısını değiştiren faktörler ve bu etkilerin altında hangi mekanizmaların yattığıdır. Yapılan birçok çalışma, zaman algısının değişik manipülasyonlar sonucunda yavaşlatılıp hızlandırılabileceğini göstermektedir. Bu çalışmalar genel olarak dopamin olarak adlandırılan bir nörotransmitterin rolünü vurgulamaktadır. Bu alanda yapılan çalışmalar, dopamin fonksiyonunu arttıran ilaçlar (örneğin amfetamin, metamfetamin, kokain) verildiğinde organizmaların geçen sabit bir süreyi normalden daha uzun olarak algıladığını, dopamin fonksiyonunu azaltan ilaçlar (örneğin haloperidol, raclopride) verildiğinde ise aynı süreyi normalden daha kısa olarak algıladığını göstermektedir. Bu bulgular dopamin fonksiyonundaki artış saat hızını arttırdığında ve azalış saat hızını azalttığında beklenmektedir. Dikkat çekici bir nokta ise bu saat-hız etkilerinin aynı ilaçlar kronik olarak verildiğinde ortadan kalkmasıdır. Bu etkinin kronik durumlarda kaybolması şaşırtıcı değildir. Çünkü yeni dopamin seviyesine bağlı olarak süreler tekrar öğrenildiğinde uzun süreli bellek içeriğinin yeni saat hızına kalibre olması beklenir. Bu kalibrasyona bağlı olarak bellek ve denemelerde kullanılan saat hızı aynı olacağından, ortalamada zaman algısında bir bozulma fark edilmeyecektir.
Benzer bir diğer görüşe göre bilinçlilik, özel bir grup hücrenin eşsiz moleküler, farmakolojik, biyofizik ve anatomik özelliklerinin bir kombinasyonu ve hiyerarşik organize bir yapılanma içinde artmış senkronize etkinliğidir.Cotterill’e göre, bilinçlilik, organizmanın kendi çevresi içinde kendi bedensel hareketlerinin ve homeostatik işlevlerinin farkında olma yeteneğine dayanır. Bu nedenle kas hareketlerinden hızlı duyusal geri bildirim yapan kas iğciklerinin işlevleri kritik bir öneme sahiptir. Bir başka araştırmacı Zeki, bilinçliliği ağırlıklı olarak görsel verilerin algılanmasındaki ve değişik görsel alanlardaki farklı, incelikli zamansal asenkroni ile ilişkilendirmiştir. Weiskrantz da körgörüşü olan bireylerde yaptığı çalışmalara dayanarak bilinçli görsel-motor eyleme paralel giden yorumlayıcı bir yanın varlığını vurgulamıştır. Bu süreçte başka yollarla sağlanan farkındalık onaylanır. Burada söz konusu olan, algılananları anlamla donatmadır. Bu da, farkındalıkla kast edilen ve farkındalığı doğurandır. Shallice ise bilinçliliği farklı psikolojik alt sistemlerin (bellek, dil, yönetici işlevler vb.) arasındaki gevşek hiyerarşik ilişkilerin bir ürünü olarak açıklamıştır.
Reklam
Beynin belli bir anda birçok noktası, dış ortamdan gelen uyarıdan ya da zihin içinde oluşturulan uyarıdan anlamlı bir bütün (kişisel anlam) çıkarana kadar birbirileriyle etkin bir ilişki içinde olur. Aynı uyaran grubu daha rafine bir biçime ve zihnin geri kalanı ile daha bütünleşene kadar ileri geri gider gelir. Böylece erotojen zonlar, penis arzusu ve kastrasyon kompleksi, esas güçlerini çocuklukta yaşanmış somut olaylar olmalarından değil, daha sonraki her yaşantının zorunlu olarak referans verdiği (bilincin sürekliliği) ve bu olguların afektif özünün (ilk korku! ilk haz!) sonraki daha somut yaşantılar içinde yeniden ama değişmiş olarak tekrarlanmasından alır.
Prefrontal lob, yukarıdan aşağıya inen yollardaki deneyim bazlı olan etkilere içsel olarak (bir anlamda İd’den gelen) üretilmiş öncelikler, nitelikler ve anlamlar yüklenmesinde işlev görür. Uyaran bağımlı az çok belirli yanıtlardan ziyade esnek ve yeni yorumlar tercih edilir. Prefrontal korteks somut deneyimin de üstüne çıkan içsel olarak üretilmiş öncelikleri devreye sokar. Yani yoruma kişisel eğilim, arzular ve beklentiler girer. Hayal, deneyime dönüşür. Söze dökülmesine ve kültürle katışık olmasına bağlı olarak insana özgü deneyimin (kendi-öteki ayrımı, empati ve zihin kuramı, ahlaki düşünme biçimleri, otonomi/serbest irade gelişimi) biyolojik bazını sağlayan, bu prefrontal elemandır.
Çünkü eylemle olanaklı olan çözümler kendini bir şekilde belli eder. Fark etmenin gerçek gücü eylemle olanaklıdır. Bu nedenle salt bilinçdışında kalan bir sorunun eylemle çözülmeden ortadan kalkması düşük olasılıktır. Fark etmenin terapi oluşturan etkisi ise daha çok günah çıkarma ya da kabullenme gibi bir şey olabilir.
İnsanı diğer tüm canlılardan ayırt eden tek bir özellik yoktur. En önemlisi gerçeklikle olan ilişkisidir. Bu ilişkinin özelliği insanın kendini geri kalan doğadan tümüyle ayırması, doğayla olan antagonizması ve bireyselliğine giden yolu açmasıdır. Bu kaçınılmaz olarak bugün yaşadığı bütün çelişkilere de zemin hazırlar. İnsanın insan oluşu toplumsal bir sürecin sonucudur.
Reklam
19 öğeden 11 ile 19 arasındakiler gösteriliyor.