Nörobilim ve Felsefe

Cogito - Sayı 75

Cogito Dergisi

En Yeni Cogito - Sayı 75 Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Cogito - Sayı 75 sözleri ve alıntılarını, en yeni Cogito - Sayı 75 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kendini yeniden değerlendirme ve duygularını denetleyebilme yeteneklerinin strese karşı dayanıklılıkta rol oynadığı ve bu yeteneklerin gelişiminin de çocuğun erken dönem ilişkilerine, önceki bölümde anlatıldığı gibi, özellikle de annesiyle ilişkisine dayandığı düşünülmektedir.
Nasıl zulüm travma içinde tekrar edilirse, etik öznenin benliği de benzer bir tekrar hareketiyle yapılanır. Kendini feda ederek Başkası’nın yerine geçmek, yer değiştirmede öznenin rehine oluşu tekrarlandığı halde zulümden kurtulmak anlamına gelir. Özne, onu felç eden travması sonucunda bir altta yatan taşıyıcı (subjectum) haline gelir; dünyanın sorumluluğunu taşır fakat varoluşun ağırlığı derisinin altında Başkası’nı (ötekini) hissetmekten kaynaklanır. Bu sonsuz sorumluluk duygusu, yaşanmış her şeyi önceler ve egodan bile daha eskidir. Özne ve Başkası arasındaki tutsak edici ilişki, özgürlüğü önceler, çünkü insani dünyanın kuruluşu özneler arası ilişkinin bir sonucudur.
Reklam
Sezgi, bedenin bir duruma otomatik olarak verdiği tepkiyi işaretler; sadece şimdiki ana ait durumun sonuçlarını değil, geleceğe ilişkin senaryoların mümkün sonuçlarını da hesaba katar. Bu durumda, kişi gelecekte kazanacağı bir ödülü göz önünde bulundurarak, şu andaki hazzını feda edebilir. Damasio, bir annenin çocuğu için kendini feda etme davranışının arkasında yalnızca çocuğunun hayatını kurtarma güdüsünün değil, gelecekte çocuğunu kaybetme durumunda yaşayacağı acı ve utancı engelleme güdüsünün bulunduğunu söyler. Bahsedilen Somatik işaretleyiciler, yapılmakta olan anlık tercihlerin mümkün gelecek sonuçlarının tahmin edilmesini veya içsel olarak temsil edilmesini tetikler; bu temsiller, bireyin oluşturmuş olduğu ödül ve cezayla ilgili bağlantılara göre yapılır. Beyindeki ödül mekanizmaları çocukluk ve ergenlik sırasında gelişerek, farklı bireylerde haz ve acıların deneyimlerle ilişkilendirilmesinde rol oynar. Beynin bilinçli karar verme bölgesi, prefrontal korteks, beynin diğer bölgelerinde kurulan çeşitli bağlantılara dayanarak karar verir. Bu bağlantılara, her insanda farklı yoğunluklarla deneyimlenen duygular eşlik eder. Bu nedenle, bireyler benzer beyin mekanizmaları ve nörolojik yapılara sahip olsalar da, farklı zevklere ve farklı “sezgi”lere sahip olabilirler.
Estetik, nesnenin görünüşü, yani onun imgesi sayesinde bir his olarak ortaya çıkar. Nesnenin imgesi, ki bu bir ortam, bir insan, bir eylem ya da sahip olduğun bir şey olabilir, hisse vesile olur, ona neden olmaz. Böylece estetik yargının özerkliği ilkin, kendisi olarak nesneden gelen bir bağımsızlığa uygun düşer; ve ikinci olarak, bazı patolojik ihtiyaçları doyuran bir şey olarak nesnede sahip olabileceğim ya da ona sahip olma arzusundan kaynaklanan herhangi bir ilginin mevcut olmayışında bulunur. Güzel bu ilgilerden özgürdür. Bu, bu ilgilerin de mevcut olabileceği anlamına gelmez; onlar estetik yargının temelini biçimlendirmez.
Bizi imgelemeye iten şey bilhassa başka bir zihindir. Bir figür ya da bir hikaye aracılığıyla, herhangi bir kimsenin bir empati durumunu imgelemesine olanak veren bir kurgu yaratırız.
Bilinçli bir durum olarak bir duygulanım deneyimi sadece 1. kişinin bakış açısından var olur, bu nedenle ona sadece o kişinin ne hissettiğini sorarak erişim sağlayabiliriz ve bundan dolayı epistemolojik nesnellik içeren bir estetik bilimi kurma düşüncesi, başlangıcından itibaren mahkum olmuş görünür. Oysa epistemolojik nesnellik erişilebilir olsa, ampirik psikoloji kanalıyla değil, daha ziyade bilinç için kendilerini açığa çıkaran bilinç yapılarına dair fenomenolojik bir soruşturma gibi bir şey yoluyla olabilir.
Reklam
19 öğeden 11 ile 19 arasındakiler gösteriliyor.