Yürüyordu Mehmet. İşe yatkın her işçi gibi, sabahtan akşama dek kazma sallayan her ırgat gibi, harcayacağı emeğin boyuna bosuna, yapacağı işin ağırlığına, hafifliğine uygun bir tempo tutturmuş gidiyordu, öne eğik, kısa adımlarla.
Site varlıklı kişilerin rahatı için kurulmuştur. Kovancıların Zeynel'in evinin ve bahçesinin tersine, burda her şey verime değil, güzele ve rahata dönüktür. Belki bu yüzden çirkin ve rahatsız, diye düşünür Yusuf Kendir.
- İyi çocuktur, temiz çocuktur, ne var ki bir iş geldi başına, bir karıyı bıçakladı sokak ortasında.
- Öyle bir çocuğa da benzemiyor.
Sokak ortasında kadın bıçaklayan birini ne sanıyordu kim bilir! Tuhaf yargılara, olmayacak güçlere tutsaktı insanlar. Gerçekte uçucu, bulutsu, ama aşılması olanaksız duvarlar içinde yaşıyorlar, burunlarının bir karış ötesini göremiyorlardı. Bir sisteydiler, iki adım ötesini bulandıran. Çevrelerini kuşatan bu sis içlerini de kaplamıştı. Kişi kendini bile göremiyordu. Bulanıktı çevre, bulanıktı yolcu, doğa, ilişkiler. Ve sevginin yıldızı doğmamıştı daha. Onun ışığı vursa bu karanlığa, belki göz araştırmaya başlar, anlamaya çalışır, anlardı da.