Daru’s - Selam sözleri ve alıntılarını, Daru’s - Selam kitap alıntılarını, Daru’s - Selam en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Zulme tapmak, adaleti tepmek, hakka hiç aldırmamak;
Kendi âsûdeyse, dünyâ yansa, baş kaldırmamak;
Sözünde durmamak, yalan sözden çekinmemek;
Kuvvetin meddâhı olmak, acizi hiç söyletmemek;
Mübtezel birçok merâsim; eğilip bükülmeler yatmalar,
Şaklabanlıklar, gösterişler, ardı ardına aldatmalar;
Ve çıkış yolu ; Gökten inmez bir de hiçbir şey...Bütün yerden taşar
Kendi ahlakıyla bir millet ölür, yahut yaşar."
Uyan Ey Müslüman!
Çok uzun süren
Bu ağır ve derin uykudan uyan artık!”
Ey Şark milletleri!
Ey kuru hurma yiyen “Öksüzün” virane ümmeti!
Bir bakalım kendimize acaba tanıyabilecek miyiz? Kur'an’ın "Ey İsrailoğulları!” diye eleştirdiği her şeyi, Ey İsmailoğulları; Ey Araplar, Ey Farslar, Ey Türkler! diye bir okuyun bakalım değişen bir şey olacak mı?
Ekmek ve adalet başkasından dilenerek kazanılamaz. Bir milletin onuru dilenerek, başkasının ekmeğine, alınterine göz dikerek değil, kendisi çalışarak, kendisi yaratarak, kendisi üreterek yükselir.
"Devletlerarası işbirliği, Uluslararası antlaşmalar, Dinler arası diyalog, Medeniyetler arası ittifak vs. artık içi boş laflar. Yoldan geçen karısı ve kızı gözünün önunde bir manga işgalci asker tarafından dağa kaldırilan adam için bunlar laf-ı güzaf artık. Ne ittifakı? Devletler acımasız, aydınlar ruhsuz, din adamları onursuz insanlar duyarsız. Artık bize "Erdemliler ittifakı" lazım, büyük insanlık ülküleri lazım. "Dünyanın bütün erdemlileri,yeryüzünün bütün vicdan sahipleri birleşsin!" diyen bir ses lazım."
Newyork, Atlanta, Teksas bir olurken, Paris, Köln, Londra, Helsinki, Madrid vs. elele verirken, Bağdat; Kudüs, İstanbul, Mekke, Kerkük, Musul, Şam, İslamadad, Kahire vs. neden mahzun kalacakmış?
Halka verdiği sözü yerine getirmeyen siyasetçi namussuzdur. Nikah masasında verdiği sözü tutmayıp eşini aldatan koca namussuzdur. Sözleşmesine uymayan işadamı namussuzdur. Devlet hazinesinden zimmetine para geçiren bürokrat namussuzdur. Milletin vekili olduğunu söylediği halde, seçilince millet düşmanlarının vekili olan namussuzdur. Velhasıl her kim ki “sözü” (nomosu) var ve onu çiğnemiştir o namussuzun ta kendisidir.
Üçüncü nitelik “ehliyet”tir. Bu kavram ise gerekçesi “adalet” olan, kendisine halkın “emaneti” gözüyle bakılan devlet makamlarına kimin layık olup olmadığını gösterir. Buna göre devlet makamlarına “ehliyet ve liyakat” sahibi kimseler gelmelidir. Bir makama gelmenin saf gerekçesi bundan başkası değildir. Ehliyet mesleki uzmanlık ve mesleki ahlak ilkeleri anlamına gelmektedir.Yani kişi getirildiği makamın mesleki uzmanı olmalı ve mesleki ahlak ilkelerine titizlikle uymalıdır. Partizanlık, eş dost, ahbap çavuş, yandaş, dindaş, mezhepdaş, etnik köken gibi tüm kriterler geçersizdir. Emanetler “ehline” verilmelidir, Ölümsüz ilke budur.
“Yaşamak” dediğimizin manası kalmadı... “Din” dediğimizin cazibesi kalmadı... “Mehdi” dediğimiz her kimse gelmesine artık gerek kalmadı. .. “Kur’an” dediğimizin, mezarlıklarda okunmaktan, duvarlarda asılı kalmaktan, cifrden, şifreden başka işi kalmadı. Medyumlara, üfürükçülere, muskacılara terk ettik, onlardan başka kapağını açan kalmadı. Hayattan çıkardık mitolojiden başka değeri kalmadı.... Artık ezan kültür, ramazan sanatçıların çocukluk anıları, zekat haramzadenin sus payı, camiler eski zamanın turistik mabedleri haline geldi... Peygamber ulaşılamayan, sahabe erişilemeyen, Allah konuşulamayan birer “nesne” oldu...