Dilimdeki Acı

Monique Truong

En Eski Dilimdeki Acı Sözleri ve Alıntıları

En Eski Dilimdeki Acı sözleri ve alıntılarını, en eski Dilimdeki Acı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Wade’in annesi çok fazla gülerdi. Wade ile beraberken çok gülerdi. Solmuş kırmızı tişört rengindeki evin sokak kapısını açtığında gülerdi, ben de duyardım. Gülüşü, kakaodan bile güzeldi.
‘Benliğinin, birisi verdiği sözü unuttuğu, geç geldiği, ilgisini yitirdiği, erken gittiği veya başka bir biçimde bize kendimizi aptal gibi hissettirdiği büyük veya küçük her olayda tamir edilmez biçimde eksilmesinin ne demek olduğunu, küçük çocuklar yetişkinlerden daha iyi bilir. Bu sebeple çocuklar küçük veya büyük tüm hayalkırıklıkları karşısında, genellikle de sanki küçücük eklemleri ateşler içinde yanıyormuş gibi kendilerini yerden yere atarak, ağlayıp bağırmaya başlarlar. Bu iyi bir içgüdüdür. Biz yetişkinler ya da gençlik çağını sağ salim atlatabilenler, bu içgüdüyü sosyal normlarla değiştirdik. Biz sakin kaldık. Acıyı yuttuk. Sınırların ihlal edilmesini affettik. Biz derimizin ateşler içinde yanışını görmezden geldik, kendi kendimizin soytarısı olduk. Bazen, özellikle başarılı olduğumuz zamanlarda, hayal kırıklığının anısını bile hafızalarımızdan tamamen sildik. Sonuçta elimizden kayıp gidenlerin, elbette dönüşü yoktu. Giden gitmişti. Kendimizden geriye nasıl bu kadar az şey kaldığını bile hatırlayamıyorduk artık. Neden hiç birşey beklemediğimizi, neden bu kadar azını hak ettiğimizi ve neden boşlukları doldurmak için hayatlarımıza yabancıları soktuğumuzu.’
Sayfa 57 - İletişim Yayınları
Reklam
Müzik ve ritim
İkimiz de sürekli sanki dar bir alana sıkıltırılmışız gibi derli toplu dururduk, kendimizi hep daha küçük parçalara katlamaya çalışır gibiydik. İkimizde müziği severdik çünkü müzik soyunup içine atladığımız ve içinde kollarımızı rahatça sağa sola salladığımız bir nehirdi. Ritim, kanın bedeninde dolaştığını hissedebilmekti.
Sayfa 11 - İletişim yayınları
Üzüntü ve muz kabuğu
Duyduğumda ağzımda herhangi bir tat bırakmayan birkaç sözcük, benim için adeta birer ibadethaneydi, içlerinde tüm anlamları kendi kalp atışımı duyduğum kadar net duyabildiğim birer tapınak gibiydiler. Bunların dışındaki kelime hazinemse adeta sessizlik yeminimi bozmuş ve bunu yaparken kendilerini bana ifşa etmiş bir grup keşişle doluydu. Anlattıkları, en derinlerinde hissettikleri üzüntüler ve zevkler de değildi, cüppelerinin içinde ne renk giydikleri de. Ağızlarına en son koydukları lokmanın tadından bahsediyorlardı.
Sayfa 27 - İletişim yayınları
Hayal kırıklığı
Benliğinin, birisi verdiği sözü unuttuğu, geç geldiği, ilgisini yitirdiği, erken gittiği veya başka bir biçimde bize kendimizi aptal gibi hissettirdiği büyük veya küçük her olayda tamir edilmez biçimde eksilmesinin ne demek olduğunu, küçük çocuklar yetişkinlerden daha iyi bilir. Bu sebeple çocuk küçük ve büyük tüm hayal kırıkkıkları karşısında, genellikle de sanki küçücük eklemleri ateşler içinde yanıyormuş gibi kendilerini yerden yere atarak, ağlayıp bağırmaya başlarlar. Bu iyi bir içgüdüdür. Biz yetişkinler ya da gençlik çağını sağ salim atlatabilenler, bu içgüdüyü sosyal normlarla değiltirdik. Biz sakin kaldık. Acıyı yuttuk. Sınırların ihlal edilmesini affettik. Biz deimizin ateşler içinde yanışını görmezden geldik, kendi kendimizin soytarısı olduk. Bazen özellikle başarılı olsuğumuz zamanlarda, hayal kırıklığının anısını bile hafızalarımızdan tamamen sildik. Sonuçta elimizden kayıp gidenlerin, elbette dönüşü yoktu. Giden gitmişti. Kendimizden geriye nasıl bu kadar az şey kaldığını bile hatırlayamıyorduk artık. Neden hiç bir şey beklemediğimizi, neden bu kadar azını hak ettiğimizi ve neden boşlukları doldurmak için hayatlarımıza yabancıları soktuğumuzu.
Sayfa 56 - İletişim yayınları
Kurtar bizi sözcükler!
Bizi kurtarabileceklerini düşündüğümüz için sözcüklere tutunurduk. “Anneciğim” sözcüğü bize bir çift el ve yüzümüzü gömüp saklayabileceğimiz bir kucak sağlamıştı. “Babacığım” ise gökyüzüne doğru çıkan bir asansör ve tünemek için geniş omuzlar. Belki de hepimizin ilk sözcüklerinin anlamı aynıydı: Kurtar beni! Bu sözcükler bir yakarıştı adeta, cevaplanmaları durumunda, hayatın bilinmeyen terörüne karşı kullanabileceğimiz cephaneliği oluşturmak için bir yığın sözcük daha öğrenme isteğimizi arttıracak bir dua gibiydiler. Sözcüklerin anlamlarında vazgeçmek, aslında sözcüklerin böyle bir kurtarıcı olma sözü vermedikleri olasılığını kabul etmek demekti.
Sayfa 102 - İletişim yayınları
Reklam
33 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.