Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Klasik ve Çağdaş Metinler Seçkisi 5

Din Felsefesi Açısından Eş’ari Gelen-Ek-i

Recep Alpyağıl

Din Felsefesi Açısından Eş’ari Gelen-Ek-i Sözleri ve Alıntıları

Din Felsefesi Açısından Eş’ari Gelen-Ek-i sözleri ve alıntılarını, Din Felsefesi Açısından Eş’ari Gelen-Ek-i kitap alıntılarını, Din Felsefesi Açısından Eş’ari Gelen-Ek-i en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ehl-i Sünnet İtikadı
Ehl-i Sünnet ve Cemaatin radiyallahu anhum itikadları budur ki Hakk Sübhânehu ve Teâlâ birdir ve kadimdir, araz ve cisim ve cevher değildir ve musavver ve mahdüd ve ma'düd değildir ve müteba'iz ve mütecezzî ve onlardan müterekkib değildir ve mütenâhî değildir ve mahiyet ve keyfıyetle vasfolunmaz. Ve mekanda mütemekkin olmaz ve üzerine zaman Cârî
Tevhide delalet eden âyetler ya afakta ya da enfustedir. Afaktaki âyetler, daha görkemli ve daha büyüktür. Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Göklerin ve yerin yaratılması elbette ki insanların yaratılmasından daha büyük bir olaydır”(Gafir,57)bundan dolayı selim akıl sahiplerinin vasıfları arasında “göklerin ve yerin yaratılışında tefekkür ederler”
Ebu's Sena Şemseddin İsfahanîKitabı okuyacak
Reklam
Bil ki; Allah Teâlâ, selim akıl sahiplerini, “Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken hep Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler” sıfatları ile vasıflandırdı. Zira Allah’ı ve onun birliğini bilmek/tanımak yalnızca akıl ile olur. Akıl ise Allah’ı tanıma yolculuğunun başında bunu yapmaktan acizdir. Zira şehvet ve kızgınlık
Şemseddin İsfahanîKitabı okuyacak
Allah Teâlâ hakkında bilgi sahibi olmak istediği zaman insanın, kalbini/gönlünü temizlemesi ve arındırması gerekir, Çünkü ulühiyete dair meselelerin kavranmasında kalp ve nefis/gönül, ayna gibidir. Nefis/gönül, arzulardan (hevâ) uzaklaşıp, behimi dürtüler, kötü hasletler ve alçak beklentilerini kendisinden izale ettiği zaman inançların hak olanı batılından, fiillerin/davranışların güzel olanı çirkininden, sözlerin/görüşlerin doğru olanı yanlışından apaçık ortaya çıkar. Nefsin mizacı, kendisini etki altına aldığı zaman ise o, hakikat ilmine dair hiçbir şeyi göremez/anlayamaz. Dolayısıyla Allah Teâlâ'nın" Ey Ev halkı/Ehi-i Beyt! Allah, sizi her türlü kötülükten ve günahtan tertemiz tutmak ister.” buyurduğu üzere insanın nefsini/gönlünü arındırması ve günahlardan temizlemesi gerekir. Nefsin/gönlün nasıl arındırılacağına gelince, bu hususu ez-Zerfa ilâ mekârimiş-Şeria başlıklı kitapta açıklamıştım. Fakat burada bilgilere ulaştıran yolların hatırlatılması gerekir. Bunların her biri, bilginin peşine düşenin/talibin benimsediği yöntemin daha iyi olması ve onun yoldan çıkmaması için Allah Teâlâ'ya dair bilgiye (mârifetullah) ulaştıran yolu gösterir.
Ragıb İsfahaniKitabı okuyacak
Her hareket eden (varlık) bir hareket ettiriciye ihtiyaç duyar. Hz. İbrahim de gök cisimlerinin hareket ettiklerini görünce, onların yaratılmış oldukları hususunda kavmini uyarmıştır. Nitekim gök cisimlerinin, altındaki varlıkların hareket etmelerinin sebebi oldukları halde kendilerinin hareketlerini etkileyen başka bir hareket de olmayınca, Hz. İbrahim onları hareket ettirenin kendisi hareket etmeyen fakat hareket ettirenden başkası olamayacağını anlamıştır. Çünkü eğer o da hareket eden (bir varlık) olsaydı, kendisinden daha güçlü bir hareket ettiriciye ihtiyaç duyardı. Ayrıca en üst felekten daha güçlü hareket eden bir varlık da yoktur. Şu halde onun üstündeki hareket ettiricinin hareket etmeyen (bir varlık) olması gerekir ki, bu da Allah Teâlâ'nın varlığına dair en güçlü delildir. İşin hakikatini kavramaya götüren inceleme, aynı zamanda gökler ve yerin hükümranlığını anlamayı da sağlar. Nitekim Allah Teâlâ “ / Biz İbrahime köklü bir bilgi ve sağlam bir imana sahip olması için Allah'ın göklerdeki ve yerdeki hükümranlığını, muhteşem düzenini de gösterdik.” ifadesiyle Hz. İbrahim'i söz konusu kesin bilgiye sahip olmakla nitelemiştir.
Ragıb İsfahaniKitabı okuyacak
Allah’ı bilmek için nazarda bulunmak şeriat bakımından vaciptir. Yani Hak ehli Allah’ı bilmek için nazarda bulunmanın -ki o fıkirdir[vacip olduğunda] icmâ etmiştir. Buradaki “feya” [harf-i cerri] ta‘lil (sebep bildirme) içindir. Nitekim Hz. Peygamberin (sav) şu hadisinde de durum böyledir: “Bir kadın bir kedi sebebiyle (fî’l-hirrati) azap görmüştür.”4 Burada Allah’ı bilmekle insanın gücü miktarında O’nun varlığını, subütî ve selbî kemâl sıfatlarını tasdik etmek kastedilmektedir. Allah Teâlâ’yı künhüyle bilmeye gelince muhakkiklere göre bu vaki değildir. Hüccetü’l-İslâm [el-Gazzâlî], İmâmü’l-Haremeyen [el-Cüveynî], Sufiyye ve Filozoflar gibi bir kısım kimseler ise Allah’ı künhüyle bilmenin imkansız olduğunu söylemiştir. Ancak bu konuda Aristo’nun Uyünu’l-Mesâ’il’deki şu sözü dışında onların herhangi bir deliline rastlamadım: “Nasıl ki göze güneşin cirmine doğrudan baktığında onu görmenin tamamlanmasını engelleyen bir karaltı ve bulanıklık ilişiyorsa, aynı şekilde akla da Allah’ın zatının künhünü idrak ettiğinde künhünü idrakten engelleyen bir hayret ve dehşet ilişir.” Bu ise senin de gördüğün gibi hatâbî hatta şiirsel bir sözdür. Celaleddin Devvani
Reklam
“Allah’ı öfkelendirdim, gazaplandırdım yahut razı ettim” gibi ifadelerin hakiki anlamda kullanılması da caiz değildir. Çünkü başkası tarafından Allah’ta bir değişikliğin meydana gelmesi yahut O’nda herhangi bir şekilde değişikliğin olabilmesi mümkün değildir. Ayetteki “onlar bizi "öfkelendirince"18 ifadesinin anlamı ise “onlar bizim dostlarımızı/evliyâmızı öfkelendirince” şeklindedir. Yine başka bir ayetteki “Allah’ı incitenler...”19 ifadesi veya “Allah’a savaş açanlar”20 ifadesinde de durum böyledir. Hakikatte Allah’a savaş açılamaz veya 0 incitilemez, ancak O’nun dostları/evliyasına savaş açılır veya onlar incitilir. Bu [ifadeler] dilin genişliği üzerine kullanılmıştır. Bu durum Allah Resülü’nün (sav) “Bu bizi seven, bizim de kendisini sevdiğimiz bir dağdır” sözüyle benzerlik taşır. Burada dağı sevmekten maksat, dağ çevresinde yaşayanları sevmektir. İbn Furek
Altıncı delil: Bu konuyu şair Ebu Nuvas'a sordular ve şöyle cevap verdi: Yeryüzündeki bitkileri derinden bir düşün Allah'ın var ettiği âsâra dikkatlice bak Sonuna kadar açılmış gümüş göz kapakları Gözler kalıba dökülmüş altın gibidir Zeberced dallar üzerine dizilmiş Allah'ın ortağı olmadığına tanıklık ediyorlar. (Şiir) şu anlama geliyor: Yeryüzündeki bitkilere bak ve iyice düşün. Zeberced gibi yeşil dallara dizilmişlerdir. Herbirinin üzerinde çeşitli çiçekler, meyve ve yemişler oluşur. Bu husus; hikmet, kudret, ilim ve merhamet sahibi bir Yaratıcı'nın varlığının apaçık delillerindendir.
Kadı Siracüddin UrmeviKitabı okuyacak
Kişi, Yaratmadığı Fiil İçin Nasıl Mükâfat ve Ceza Hak Eder? (İtiraz): Şayet kişi kendi fiilini yaratamazken nasıl olur da bu fiil için kınanır, azap görür ve övülmeyi, sevabı veya yergi ile cezayı hak eder? şeklinde bir soru sorulursa şöyle cevap verilir. Cevap: Biz, övgü, sevap, yergi ve cezanın faili olduğumuz fiiller yüzünden olduğunu