Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Din Üzerine Antropolojik İncelemeler

Brian Morris

Din Üzerine Antropolojik İncelemeler Gönderileri

Din Üzerine Antropolojik İncelemeler kitaplarını, Din Üzerine Antropolojik İncelemeler sözleri ve alıntılarını, Din Üzerine Antropolojik İncelemeler yazarlarını, Din Üzerine Antropolojik İncelemeler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Freud "Bir Yanılsamanın Geleceği" adlı eserinde şöyle der; "Din insanlığın evrensel takıntılı nevrozudur."
Din, eşzamanlı olarak, hâkim sınıfın zenginliğini meşrulaştırırken manevi zenginlik vaadiyle yoksulların sefaletini telâfi eden ikili bir işleve sahipti
Reklam
İyi geceler !
Yalnızca yoksul bir insanın zengin bir tanrısı vardır. Tanrı bir tek istek hissinden çıkar; insan neyin ihtiyacını duyuyorsa ... o Tanrı'dır
Gerçekte, yanlış olan hiçbir din yoktur. Kendi tarzları itibarıyla hepsi doğrudur. Farklı şekillerde de olsa hepsi insan varoluşunun mevcut koşullarına karşılık verir.
“İnsanlar kendi tarihlerini yaparlar, fakat kendileri için seçilmiş koşullar altında değil, doğrudan doğruya geçmişten karşılaşılan, verilen ve aktarılan koşullar altında yaparlar. Tüm ölü kuşakların geleneği, yaşayanların zihninde bir kabus gibi ağırlık yapar.”
HEGEL
'' ''Gerçeklik akıl tarafından biçimlendirilmediği taktirde gerçeklik olmaz'' düşüncesi genç Hegelciler için yol gösterici bir öncüldü.''
Reklam
HEGEL
''Hegel'in temel öğretisinin anlatmak istediği, insanların akli olarak iyi, haklı ve doğru olduğunu düşündükleri şeyin, onların topluluksal ve bireysel yaşamlarının gündelik örgütlenmesi içinde ortaya çıkmasının gerektiğiydi.
HEGEL
'' Hegel, dünya tarihini ''özgürlük bilincinin gelişiminden başka bir şey'' olarak görmemiştir. Bu ilerlemeci gelişmeyi de şu şekilde özetlemiştir: ''Doğu milletleri yalnızca tek bir kişinin (teokratik yönetici) özgür olduğunu bilirlerdi; Yunan ve Roma dünyası ise yalnızca bazılarının (aristokrasi); oysa biz tüm insanlar...(ın) özgür olduğunu biliyoruz.''
HEGEL
''Tespit edilmesi gereken önemli nokta ''tin nesnel gerçek dünyanın bilinci'' olduğu için sürekli biçimde kendinde varlık ile kendi için varlığın birliğini, özgürlük ve zorunluluğun, akıl ve doğanın birliğini sağlama mücadelesi verir. Sankara gibi dinsel mistiklerin aksine, Hegel bu birliği aşkın bir varlık alanı olarak değil, doğayla ilişki içinde görür.''
...bu, bana üzerinde “Hangi yol doğru? Konfüçyüs, Buddha ve İsa Mesih'inki mi yoksa Cengiz Han ve Hitler'inki mi?” yazılı bir postere sahip olan Japon köylüsünü anımsatıyor.
Reklam
bir insan için dünyayla ilişki kurmanın mümkün olan iki yolu vardır. O, erkek ya da kadın olsun ya kendi “ayrılmışlığı”nı ifade eder ve böylece ötekilerle olan ilişkisi karşıtlık ve istismar temeline oturur ya da aşk yoluyla bireyler hiçbir ayrılmışlık duygusunun olmadığı ruhsal bir bilinçte birleşirler.
Gluckman hukuki açıdan kadınların hep ikincil, toplumsal olarak da her zaman erkekten aşağı düşünüldüklerini, çünkü kendi akraba grupları dışından evlenip genelde siyasal bakımdan güçlü olamadıklarını vurgulamıştır. Ritüel olarak onların rolü oldukça karmaşık ve çelişkilidir ve kadınlar genellikle kötü diye düşünülmüşlerdir...
Jung neden dinsel yanılsamalara ve tanrı gibi “bilinemez” düşüncelere inandığımızı sorar. Ve William James gibi, şöyle yanıt verir: “Hiçbir zaman kanıtlanamayacak düşünceler beslemek zorunda oluşumuzun ampirik bir nedeni vardır; bu, onların yararlı olduğunun bilinmesidir. İnsan pozitif yönde hayatını anlamlandıracak ve evrende kendine bir yer bulmasını sağlayacak genel düşünce ve kanılara ihtiyaç duyar” (1964: 76).
117 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.