Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gotama Budha'dan Hristiyanlığın Doğuşuna

Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (Cilt II)

Mircea Eliade

Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (Cilt II) Sözleri ve Alıntıları

Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (Cilt II) sözleri ve alıntılarını, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (Cilt II) kitap alıntılarını, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (Cilt II) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çiğ Et Yeme Ritüeli
.. en eski Traklarda fırtına tanrısıyla Yeryüzü Ana arasındaki kutsal evlilik örnek mitinin bulunduğu da varsayılabilir; "Dionysos" bu birleşmenin ürünü olsa gerekti. Yunanlar, Dionysos'un Trak dilindeki isimlerini biliyordu: En yaygınları Sabos ve Sabazios'tu." Trak Dionysos'u tapımı, Euripides'in Bakkhalar'da değindiği ritüelleri hatırlatmaktadır. Törenler geceleri daglarda, meşalelerin ışığında yapılıyordu; vahşi bir müzik (tunç kazanılardan, zillerden ve flutlerden çıkan sesler) inananları sevinç çığlıkları atıp, dönüp duran bir halka biçiminde çılgınca dans etmeye teşvik ediyordu. "Bu düzensiz ve yıpratıcı danslara en çok kadınlar kendilerini bırakıyordu; giysileri tuhaftı; anlaşıldığı kadarıyla tilki postlarından yapılmış, uzun, bol ve kenarları dalgalı giysiler olan bessares giymişlerdi; tilki postlarının üstünde oglak postları, başlarında ise muhtemelen boynuzlar vardı. Ellerinde Sabazios'a adanmış yılanlar, hançerler veya thyrsos'lar tutuyorlardı. Doruk noktasına, "kutsal çılgın liga" ulaştıklarında kurban töreni için seçilmiş hayvanları yakalayıp paramparça ediyor, etlerini çiğ çiğ yiyorlardı. Rituel biçiminde çiğ et yeme (omophagia) tanny la özdeşleşme sürecini tamamlıyordu; rituele katılanların adı artık Sabos veya Saba zios'tu.
Sayfa 191
Esas olarak Budha'nın hem brahmanlarla śramana'ların (büyücüler) kozmolojik ve felsefi spekülasyonlarına, hem de klasik çağ öncesi Samkhya ve Yoga'nın farklı yöntem ve tekniklerine karşı çıktığı söylenebilir. Tartışmayı reddettiği kozmoloji ve antropogoni konusunda, Budha'ya göre dünyanın bir tanrı, bir yaratıcı güç veya kötü ruh tarafından yaratılmadığı açıktır. Budha'ya göre, dünya var olmaya devam eder, yani insanların iyi veya kötü davranışlarıyla sürekli yaratılır. Nitekim cehalet ve günahlar artinca, yalnızca insan hayatı kısalmaz, evren de bozulmaya yüz tutar. (Bu düşünce bütün Hindistan'da yaygındır, ama dünyanın giderek yozlaşması, dolayısıyla dönemsel olarak yeniden yaratılması gereğine ilişkin arkaik anlayışlardan türemiştir).
Sayfa 107
Reklam
Nitekim mysteria'lara benzeyen bazı ritüeller içeren ve kendi düzenlemelerine göre değiştirdiği gizli bir tapımı Roma'ya sokan kişi Campania'h bir falcı-rahibeydi. Konsülün derhal halka duyurduğu bir ihbarın ardından, yürütülen soruşturma, tapımın boyutlarını ve orji türü niteliğini ortaya çıkardı. Sayılanı 7.000'i aşan katılımcılar birçok igrenç fiille suçlanıyordu: Hiçbir gizlerini açıklamamak üzere yemin etmekle kalmıyor, oğlancılık yapıyor ve bahtlan açılsın diye cinayetler düzenliyorlardı. Ritaeller büyük bir gizlilik içinde gerçekleştiriliyordu. Titus Livius'a göre," sanki akıllarını yitirmiş ve bedenleri çırpınan adamlar kahince sözler ediyordu; "saçları dağılmış" kadınlar "Bakkha'lar gibi, ellerindeki meşaleleri sallayarak Tiber'e kadar koşuyor, meşaleleri suya daldırıyor ve onları yine alev alev yanar halde geri çıkarıyorlardı, "çünkü (meşale ler) kireçle karıştırılmış sönmemiş kükürt'ten yapılmıştı.
Sayfa 148
Düşünceler Tarihi ve Metinlerin Zamandizini
Eski Upanişadlar dışındaki bütün dinsel ve felsefi metinler, Budha'nın tebliginden sonra yazılmıştı. Kimi zaman bu metinlerde tamamen Budizme özgü bazı düşüncelerin etkisi fark edilmektedir. Milattan sonraki ilk yüzyıllarda kaleme alınmış birçok eser, Budizmin eleştirisini de devam ettirir. Ancak zamandizininin önemini abartmamak gerek. Genelde her Hint felsefe incelemesi, yazıldığı tarihten önceye, çoğunlukla da çok daha eski dönemlere uzanan anlayışları içerir. Bir felsefi metinde yeni bir yorumla karşılaşıldığında, bu onun daha önceden tasarlanmadığı anlamına gelmez. Kimi zaman bazı metinlerin yazılış tarihi (yine de yaklaşık bir biçimde) saptanabilir -ki bu ancak milattan sonraki ilk yüzyıllarda başlayan bir olasılıktır ama felsefi düşüncelerin zamandizinini oluşturmak olanaksızdır. Kısacası Brahmancı gelenekle uyumlu dinsel ve felsefi yazıların Budha'dan birkaç yüzyıl sonra yazılmaları, onların Budist dönemde oluşturulmuş anlayışları yansıttığı anlamına gelmez.
Sayfa 62
Taocu cinsel tekniğin ana hedeflerinden biri alt Zincifre Tarlası'nda erkeğin tohumunu solukla karıştırmak ve orada, göbek deliğinin altında yeni ölümsüz bedenin "gizemli embriyonunu" oluşturmaktır. Yalnızca "soluk"la beslenen bu embriyon, mûrit dış görünüş olarak ölünce onun cesedinden ayrılan ve diğer Ölümsüzlere katılan bir "temiz beden de gelişir. Mürit, "beynini onarmak" için çok miktarda Yin almalıydı; birçok kez eş değiştirilmesinin nedeni buydu. Bu uygularna daha ileriki bir tarihte topluca yapılan "solukları birleştirme" törenine yol açtı; bu tören özellikle Budizm tarafından birçok kez eleştirilmiştir. Ama böyle bir "orji" tamamen rituel niteliğindeydi; aslında öntarihin tarım törenlerine dek dayanıyordu
Sayfa 40
Cehennem Fırını
"Mahkeme tahtı"ndaki "Yüceler Yücesi" imgesi IV. Ezra'da da yeniden ortaya çıkar: Günahkarlar "Cehennem firini"na atılacak, erdemliler ise "Hazlar Cenneti"nde ödüllendirilecektir (7:33-37"¹). Mahkemenin ardından kötülük ebediyen silinecek, yozlaşma yenilecek ve gerçek her yerde egemen olacakur (IV. Ezra 6:26-282). Ateşle verilen eskatolojik hüküm anlayışı büyük olasılıkla Iran kökenlidir.
Sayfa 305
Reklam
Çok Güzel Kafalar
Yunan tarihçi, Zalmoksis'e özgü ritüeli de naklediyor. Her dört yılda bir tannya "dileklerini iletmek le görevli bir haberci seçip gönderirler. Birkaç adam ellerinde üç küçük mızrak tutar, kura ile seçilen ise havaya atılır; yere düşerken mızrakların sivri uçları bedenine saplanır. Bu kurban töreni bir mesaj iletilmesine olanak veriyor, başka bir ifadeyle Getlerle tanrıları arasındaki doğrudan ilişkileri yeniden, başlangıçta, Zalmoksis de aralarındayken var oldukları şekliyle güncelleştiriyordu. Bir anlamda habercinin kurban edilmesi ve gönderilmesi, tapımın kuruluşunun (ritüel içinde gerçekleştirildiğine göre) simgesel tekrarıydı; Zalmoksis'in üç yıl gizlendikten sonra ortaya çıkışı beraberinde getirdiği bütün sonuçlanıyla, özellikle de ruhun ölümsüzlüğünün ve eriştiği üstün mutluluğun güvence altına alınmasıyla birlikte yeniden güncelleştiriliyordu.
Sayfa 195
Bu neyin kafası
Trausiler bir çocuk doğduğunda dövünüyor, ama ölülerini sevinç içinde toprağa veriyordu.Birçok antik yazar Trakların savaştaki sıradışı cesaretini eskatolojik inançlarıyla açıklıyordu. Hatta Martianus Capella (VI, 656) onların "tam bir ölüm açlığı"na sahip olduğunu ileri sürüyordu (appetitus maksimus mortis); çünkü "ölmek onların gözünde güzel bir şeydi." Rumenlerin ve Güneydoğu Avrupa halklarının bazı folklorik yaratımlarında ölüme verilen bu dinsel değer fark edilmektedir.
Sayfa 192
Baldr
Baldr; saflığı, soyluluğu ve trajik yazgısıyla tannların en ilgincidir. Snorri'nin yazdığına göre, Odin'le tannça Frigg'in oğlu "en iyi tanrıdır ve herkes onu över. Görünüşü o kadar güzel ve parlaktır ki, ışık saçar... Asların en bilgesi ve konuşma da en ustası ve en merhametlisidir. Onun tapımı hakkında fazla bir şey bilinmese de, evrenin her yerinde sevildigi bilinmektedir. Bununla birlikte Baldr dunya dramındaki önemini ölümüyle ortaya çıkarmıştır. Zaten onun miti tüm Cermen mi tolojisi içinde en dokunaklı olanıdır.
Sayfa 184
Korunabilmiş parçalardan bir hükme varılacak olursa Cermenlerin dini, Avrupa'nın en karmaşık ve en özgün dinlerinden biriydi. En dikkat çekici yönü, Akdeniz, Doğu veya Kuzey Asya kökenli çok sayıda yabancı dinsel düşünce ve tekniği özümseyerek Hint-Avrupa mirasını yenileme ve zenginleştirme yetisidir. Hindu sentezinde ve Roma dininin oluşumunda da benzer bir süreç fark edilmektedir. Ama Cermenlerdeki dinsel yaratıcılıgı, Hıristiyanlığa geçişleri de dumura uğratamamıştır. En güzel manzum destanlardan biri olan, VIII. yüzyılda Ingiltere'de söylenmiş Beowulf, Hıristiyan düşüncelerin etkisi sayesinde, kahramanlık mitolojisini kıtadaki benzer yaratımlardan daha tam ve daha derin bir biçimde sunmaktadır." En etkileyici ragnarok betimlemelerinden biri, Gosforth'ta (Cumberland) taş bir haç üzerine yontulmuştur; antin diger yüzünde Isa'nın Çarmıha Gerilişi tasvir edilmiştir." Aslında Cermenlerin bazı dinsel yaratımları erken ortaçağda Hıristiyanlıkla sembiyoz veya Hıristiyanliga muhalefet içinde gelişmiştir. Ortaçag krallığının dinsel saygınlığı sonuçta Cermenlerin eski anlayışından, kralın tanrısal atanın temsilcisi olduğu inancından türemiştir: Hükümdarın "gücü," evrensel düzenin hem temeli hem icesi olan dünyaüstü kutsal bir güce baglıdır. Kahramanlık mitolojisinin uzantısı ise, zenginleşmiş ve yeniden değer yüklenmiş bir halde, Şövalyelik kurumunda ve Saint-Georges, Sör Galahad veya Parsifal efsanelerinde karşımıza çıkar.
Sayfa 189
Reklam
Budha, öğretisini sistemleştirmeye asla yanaşmadı. Yalnızca felsefi sorunlarla ilgili konuşmayı reddetmekle kalmadı, öğretisinin birçok temel noktası, örneğin nirvanaya ulaşan kutsal kişinin yaşayış düzeni hakkında da görüşlerini açıklamadı. Bu suskunluk, çok erken dönemlerden itibaren farklı yorumlara olanak tanıdı ve daha sonra da çeşitli okulların ve mezheplerin ortaya çıkmasına yol açtı. Budha'nın öğretisinin sözlü olarak nakledilmesi ve Yasanın yazıya geçirilmesi birçok sorunu gündeme getirmiştir ve bir gün bunların tatmin edici bir biçimde çözüleceğini ummak boşuna olur. Ama Budha'n "gerçek çağrı"sını bütünlüğü içinde yeniden oluşturmak olanaksız görünse de, en eski me tinlerin bile onun selamet öğretisini köklü değişimlere uğramış bir halde sunduğu sonucuna varmak da abartılı bir yaklaşımdır.
Sayfa 106
Brahmancı eski bir adete göre, yanlış sorulmuş bir soruya suskunlukla yanıt verilir.
Sayfa 64
Vaftiz
Vaftiz, deniz canavanıyla yapılacak dövüş için engin suların dibine iniştir; bunun ilk örneği, Mesih'in Şeria Nehri'ne inişidir. Yüklenen bir diğer değer, tufanın karşıt tipi olarak vaftizdir. lustinos'a göre, Isa Mesih, yani Yeni Nuh, Sular'dan zaferle çıkmış ve yeni bir ırkın önderi olmuştur. Vaftizdeki çıplaklığın da hem ritüel, hem metafizik bir anlamı vardır: Adem'in cennetten kovulduktan sonra sırtına geçirdiği eski yozlaşma ve günah giysisinin terk edilmesi söz konusudur.
Sayfa 455
Şeytan Figürü
Şeytan figürü, muhtemelen Iran dualizminin etkisi altında gelişmiştir. Her ne olursa olsun, karma bir dualizm söz konusudur; çünkü Şeytan başlangıçtan itibaren Tanrı ile birlikte var olmaz ve ezeli ve ebedi degildir.
Sayfa 307
Epikuros
Epikuros da "kozmopolitizm”i yayıyordu, ama onun başlıca amacı bireyin mutluluğuydu. Tanrıların varlığını kabul ediyordu. Bununla birlikte bu tanrıların ne kozmosla, ne de insanlarla hiçbir ilgileri yoktu. Dünya, tamamen mekanik bir biçimde, bir yaratıcısı ve bir amacı olmadan varolmuş bir makinaydı. Dolayısıyla insan kendisine en uygun varoluş biçimini seçmekte özgürdü. Epikuros'un felsefesi ataraksia yoluyla elde edilen dinginlik ve mutluluğun, mümkün olan en iyi varoluş tarzının ayırt edici niteliklerini oluşturduğunu göstermeyi amaçlıyordu.
Sayfa 237
391 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.