Tomris Uyar... Uğruna şiirler yazılan kadın, uğruna düşler kurulan kadın.
Adına anlatılan çokça hikaye dinledikten sonra (biraz geç de olsa) Dizboyu Papatyalar" ile karşılaştım kendisiyle. "Okudum" demek yerine "karşılaştım" demeyi daha yakışır buldum çünkü o tanıdığım en başarılı "yaşatan"lardan biri benim için. Öyle güzel betimlemis ki çevreyi, insanları ve hisleri, öyle güzel tasvir etmişki bütün sahneleri;
Önce o kahpe enişteye 1 mermide ben patlattım,
Halit komutanıma pastırmalı humus söyleyecektim tam ama lokal bir anda cinayet mahalline dönüverdi, bakakaldım,
Aydın'ın lokantasına gidip hamsi sipariş edesim geldi (tam mevsimi)
Behçet bey'i utandırmadan Feride hanım'la dertleştim saatlerce,
Şermin ablayla kalbimin kanayan yarası puslu Ankara sokaklarını gezdim,
Ve tabii Meliha hanımla ılık bir yaz akşamı serinlik başlayana kadar rakı içtik balkonda.
İçerken de anladım ki neden Cemal Süreya şiirinde "soluğundan öptüm seni" demişti Tomris'e.
Aldığı her soluğu böyle güzel paylasabilenin soluğu ancak öpülürdü.
Ve kitabı birakamazken anladım Turgut Uyar onu birakanayacağı için karısını bırakıp Tomris'e koşmuştu.
Betimlemelerine aşık oldum Tomris.
İyiki aynı çağın insanları değilmişiz. Beni de balık edermişsin bi rakı şişesinde.
Herkese keyifli okumalar.