Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Doğu Anadolu Gerçeği

Seyyid Ahmet Arvasi

Doğu Anadolu Gerçeği Sözleri ve Alıntıları

Doğu Anadolu Gerçeği sözleri ve alıntılarını, Doğu Anadolu Gerçeği kitap alıntılarını, Doğu Anadolu Gerçeği en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Selahaddin Eyyubi ve Türklüğü
Bütün bu farklı ve çelişik tezler yetkili ilim ve fikir adamlarınca çökertilince, bu sefer “bölücü çevreler kendilerine yeni “bir tarih kökü” bulmak ümidi ile M.S. 10. Asırda yaşayan Mervanoğulları emirliğine tutunmak istemişlerdir. Ancak, bu küçük beyliğinde bir “Arap emirliği” olduğu anlaşılmıştır. Yine aynı çevreler M. s. 12. Ve 13. Asırlarda yaşayan Eyyubi Hanedanı’na sahip çıkmak istemişler ancak ilim adamları Eyyubi Devleti’nin ahalisi umumiyetler Arap ve idarecilerinin de Türk olduğunu ispatlamıştır. Nitekim Selahaddin Eyyubi’nin ağabeyinin adı da Turanşah’tır. Diğer kardeşlerinin de adları ise Tuğtekin ve Böri’dir. Selahaddin’in dayısının adı Şihabeddin Mahmut b. Tüküş idi. Selahaddin’in annesi özbeöz Türk’tür. Gene Selahaddin’in hanımlarından birisi olan Unar Bey kızı İsnatüddin Amine Türk’tür. İki eniştesi Türk’tür. Bunlardan birisi Uranoğlu Sadeddin Mesut diğeri ise Muzafferüddin Gökböri idi.
Allah, Yavuz Sultan Selim'den binlerce kez razı olsun
Bilhassa "imparatorluk döneminde" müşahade ettiğimiz üzere, "İran'ın, asırlardan beri, dinî ideolojisi haline gelen şiilik", yalnız Doğu Anadolu insanı üzerine etkili olmakla kalmamış, bu cereyan, Anadolu içlerine ve hatta imparatorluğumuzun Avrupa topraklarına kadar nüfüz edebilmiştir. Bu hareket, bu kadarla da kalmamış
Reklam
Unutmamak gerekir ki, Türk Devleti’nin parçalanması, sadece, çeşitli renkteki “küfür cephesinin” işine yarayacaktır. Allah korusun, muhalfarz, böyle bir parçalanma olursa, bundan sadece Türklük değil topyekûn İslam Dünyası zarar görecektir. Bunu bilerek ve düşünerek hareket etmek yalnız bir namus borcu değil, aynı zamanda “dinî” ve “millî” bir vecibedir.
Anlaşılıyordu ki, geri kalmışlık, bir bölgenin değil, topyekun Anadolu'muzun kötü damgası idi. Ülkemizin geri kalmışlığı söz konusu idi. Kalkınma bir "parça" meselesi değil, bir "bütün" meselesi idi. Evet, ülkemizin her tarafı, aynı derecede kalkınamamıştı, ama bu, bir "bölge" meselesi yapılamayacak ölçüde girift bir durumdu. Mesele, bir Doğu, Batı, Kuzey, Güney meselesi değildi. Çünkü, ülkemizin her yerinde, kalkınamamış ve çok geri kalmış vatan parçaları vardı.
Bölge çıkarları bakımından Avrupalı emperyalist devletlerin, "Kürt" diyerek ayırmak istedikleri doğulu Türk aşiretlerini, menfaatleri doğrultusunda yönlendirme çabaları günümüzde devam eden kürtçülük meselesi'ni ortaya çıkarmıştır.
Şeyh Said'in 13-14 Şubat 1925 tarihinde başlattığı olayın 25 Kasım 1925 tarihinde Rize ve Of'da şapka kanununa muhalefet, 1 Şubat 1933'de Türkçe ezan okunmasına muhalefet, 22 Aralık 1930 tarihinde cereyan eden Menemen olayı ve nihayet İskilip olaylarından karakter bakımından farkı yoktur...
Reklam
Görebildiğimiz kadarı ile bir taraftan "İran'dan esen şiîlik rüzgârına" karşılık, diğer taraftan Irak ve Suriye'den ülkemize sokulmak isteyen sosyalizm, kendini "din ile maskelemesini" becerebilmektedir. " Sosyalist Arap Hareketi", bu suretle işinin kolaylaşacağını sanmaktadır. Bu konuda, Kaddafi'nin Libya'sı bile boş durmamakta, marksizme yamadığı "Yeşil Kitab"ını ülkemize sokmaya ve gençlerimizin eline tutuşturmaya çalışmaktadır. Suudi Arabistan'dan esen "Vehhabîlik" rüzgârları ile Mısır'dan ithal edilmek istenen "mezhepsizlik hareketleri" ve "İbn-i Teymiyyecilik cereyanı", sinsice, köşebaşlarını tutarak, beyinlere ve yüreklere sızarak Türk ve İslâm Dünyası'na fitne ve fesat tohumları ekmekte, dini birlikleri ve bütünlükleri sarsmakta, asırlarca müslümanlara doğru yolu görtemiş meşhur din otoritelerini yıkarak yerlerine kendilerini veya ne idiğü belirsiz kimseleri oturtmaya gayret etmektedirler.
Acı da olsa, itiraf itiraf edelim ki, Doğu ve Güney-Doğu Anadolu'muzda, kültür emperyalizmi, Malazgirt Zaferi'mize rağmen devam etmiş, bu bölgemizde yaşayan Türkmen ve Oğuz boyları, kolay kolay kültür merkezlerimizle irtibat kuramadıkları için, zaman içinde kendi "öz kültürlerine" yabancılaşmışlardır.
Kürtçe
Ve daha niceleri... Biz, sadece zengin bir örnek vermek istedik. Daha geniş bilgi edinmek isteyenler, Prof. Dr. Tuncer Gülensoy'un "Kurmanci ve Zaza Türkçeleri Üzerine Bir Araştırma" adlı eserine bakabilirler. Bu eser, 1983 yılında, Ankara'da basılmıştır. Bu kitapta, bugün, Doğu ve Güney -Doğu Anadolu'muzda konuşulan "ağızlar da Kaşgarlı Mahmud'un yazdığı Divan-ı Lugat-i Türk'te kayıtlı pek çok kelimenin bulunduğunu, misaller vererek isbatlanmaktadır. Biz Kürtçe tabir edilen ağızın, mahiyetini açıklama- devam edelim. Hemen belirtelim ki, bugün için, bazı tâli ya grupların konuştuğu ağız, çok defa Türkçe cümle yapısına (sektaksına) uygundur; bu cümleler Farsça ve Arapça kelimelerle kurulsa bile cümle yapısı umumiyetle Türkçe'dir. Birkaç örnek verelim: "Zu vare, kalemiha hılda, hikatamın binvise" (Aşiret ağzı) "Çabuk gel, kalemini al, hikâyemi yaz". (Türkçe) Bu cümlelerde alt alta gelen kelimeler, birbirlerinin karşılığıdır ve kelimeler Türkçe'nin cümle yapısına göre dizilmiştir.
99 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.