Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Marjinal Sohbetler 2: "Entelektüeller ve Aykırılıkları"

Doğu Batı Sayı - 66

Doğu Batı Düşünce Dergisi

En Eski Doğu Batı Sayı - 66 Sözleri ve Alıntıları

En Eski Doğu Batı Sayı - 66 sözleri ve alıntılarını, en eski Doğu Batı Sayı - 66 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Georg Büchner, 1789 Fransız Devrimi Tarihi üstüne çalışırken, kendisini tarihin tüyler ürpertici kaderciliği altında ezilmiş his­settiğini yazar. Ona göre tarihte birey dalgalar üstündeki bir köpükten, ta­rihi belirlediği iddia edilen büyük adam salt bir rastlantı ürününden, sözde dehasıyla gerçekleştirdikleri aslında bir kukla oyunundan, bir tunç yasası­na karşı girişilen gülünç bir mücadeleden başka şey değildir. Bunu kavra­mak çok önemlidir. ama ne yazık ki bu sayede onun üstesinden gelmek imkânsızdır.
la mort de danton
Sevgili bedenim, burnumu tıkayıp, dans ettikten sonra terleyip kokan genç bir kadın olduğunu hayal ederek sana güzel şeyler söylemek isti­yorum. Seninle iyi vakit geçirdik. Yarın kırık bir keman olacaksın ve melodimiz duyulmaz olacak. Yarın boş bir şişe olacaksın, şarap içil­miş, ama beni sarhoş etmemiş olacak, ayık kafayla yatağa gideceğim. Hâlâ sarhoş olabilecek insanlara ne mutlu... Ama başka türlü ölmek is­terdim, hiç acı çekmeden, düşen bir yıldız, kendi kendine ölüm öpücü­ğünü vererek alçalan bir ses, dalgaların parıltısına dalan bir ışık hüzmesi gibi. Gecede ışıldayan gözyaşlarına benziyor yıldızlar; o gözyaşlarını döken ne büyük bir acı çekmiş olmalı.
Reklam
Kendinde iyi ya da kötü olan bir şey bulunup bulunmadığını kimse bilemez. Öyleyse davranış biçiminin belirsiz bir iyiye ya da kötüye göre değiştirilmesi de gerekmez. İnsan tabiatına uygun davranır. Ona iyi gelen şey iyidir ve onu yapar. Ona iyi gelmeyen ise kötüdür ve onu yapmaz. Yolunun üstüne çıkarsa da ona direnir. İsteyen istediği gibi, erdem dediği şeye sadık kalabilir, ahlâk düşkünlüğü saydığı şeye direnebilir. Gene de bu nedenle kimse aynı şeyi yapmayanı hor görmemelidir. Çünkü bu çok kederli bir duygudur.
Her şeyin yerli yerine otura­cağı anları beklemenin edilgenliğinde düşünceye asla yer olmayacaktır. Düşüncenin düşünce olarak ortaya çıkma olanağı eylemle ilişkilidir.
Düşünce düşündüğü için eylemleşir. Düşünmek varlıkla insa­nın özü arasındaki ilişkiyi kurmaktır. Eyleme dönüşen, bir şeyi özünde kucaklamaktır. Onu olanaklı kılmak, dahası sevmektir. Olanaklı kılmak sevmenin ta kendisidir. Sevmek bir şeyi gözetmektir. Gözetmek bir şeyin kendi telos’u (sınırları) içinde kendi olmayı gerçekleştirmesidir.
Ölüm, sevinç, aşk, hüzün, melankoli, umut, kaygı dostluk farklı kavramların bekçiliğinde biri birinden habersiz alanlara tutsak edilir. Her öğe belli bir tekniğin araştırma nesnesine dönüşür. Her teknik ise bir bilgi felcine yol açar. Bilgiyle uyuşur insan. Klinik bir mathesis’e dönüşür: Ruh için tanılar, gövde için tanılar.
Reklam
Açıktır ki, eğer dünya beli­ren ise, kendisini gösterdiği bilinç, temsillere sahip bir töz olarak var ola­maz; aksine dünyanın belirmesine veya örtüsünün kalkmasına, dolayısıy­la dünyayla olan ilişkisine dayanır. Dünyanın, belirmesinde tükendiği gi­bi, bilinç de görünür kılmasında tükenir zira bilinç, ayrı tutulamayacağı dünyaya, fenomenliğe bağlıdır. İşte yönelimsellik kavramının ifade ettiği bilincin bu özelliğidir.
Merleau-Ponty’ye göre “za­man uzaydan bağımsız düşünülemez, öyle ki uzay olmadan şimdi kavranamaz. Şimdi sadece bilince değil uzaya da özgüdür”. Bunun mümkün olabilmesi için şimdinin aşkınlığını göz önüne almak gerekir. Zaman ve uzay şimdinin aşkınlığında iletişime geçer zira o saf farklılaşma olarak hem zaman-öncesi hem de uzay-öncesidir. Şimdi uzaysallaşma ve zaman- sallaşma hareketlerinin eşzamanlı toplanışıdır ve şimdinin aşkınlığı şeyi ilksel bir uzaysallıkta yani derinlikte açar. Şimdi namevcudiyetle örülü­dür ve geçmişi sarıp sarmalar. Böylece her nokta eşzamanlılığın derinli­ğinde yakalanır.
Fenomenolojinin ve kozmolojinin birleştiği noktada Patocka şunu ifade eder: varoluş harekettir ve bu hare­ket ile dünyaya kaydolur.
Cumhuriyet silâh olarak teröre başvururken, gücünü erdemden alır. Erdeme gerek du­yulur, çünkü o olmazsa terör zarar verir. Teröre başvurulmadığında da er­ demin gücünden söz edilemez. Terör erdemin hâkimiyetini sağlar. O ada­ letin hızlı, ciddi, sarsılmaz biçimde tesisinden başka şey değildir. Devri­min hasından ancak despot bir yönetimin terörü silah olarak kullanacağı­nı söylerler.
Reklam
Özgürlüğün siyasi düşmanı ahlâk düşkünlüğüdür.
Bizde de
Dev­rimi biz yapmadık, bizi devrim yarattı ve yaratılışımızda bir imalat ha­tası var, ne olduğunu bilmediğim bir şey eksik bizde.
Sayfa 11
Hâlâ sarhoş olabilecek insanlara ne mutlu... Ama başka türlü ölmek is­terdim, hiç acı çekmeden, düşen bir yıldız, kendi kendine ölüm öpücü­ğünü vererek alçalan bir ses, dalgaların parıltısına dalan bir ışık huz­mesi gibi. Gecede ışıldayan gözyaşlarına benziyor yıldızlar; o gözyaş­larını döken ne büyük bir acı çekmiş olmalı.
Sayfa 14
Yoksul gezici müzisyenleriz biz ve bedenlerimiz müzik aletlerimizdir.
Özgürlüğün heykeli henüz dökülmedi, fırını yaktık yal­nızca, ama hepimiz orada parmaklarımızı da yakabiliriz.
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.