Kitaplığımın bir köşesinde uzun zamandır bana '' beni oku '' çağrısı yapan bu kitaba bugün kayıtsız kalamadım. Halihazırda Reşat Nuri'nin Çalıkuşu'sunu okuyordum aslında ama ilk başta da dediğim gibi daha fazla bu çağrıya kayıtsız kalmak istemedim.
Kitabın konusuna gelirsek 4 uzun öykü ve 17 minimal öykü denen çok kısa öykülerden oluşan, Doğu insanlarının mevsim koşullarını, çaresizliğini, umudunu, dillerini anlattığı 76 sayfalık kısa bir öykü kitabı. Öykülerin tümünün genel özelliği, durgun bir üslupla anlatılıp fakat bir o kadar da dolu dolu olmasıydı. Can alıcı çok güzel diyalogların da olması ayrı bir güzellik katmıştı kitaba. İlk başta da belirttiğim gibi mevsim koşullarının ne kadar ağır olduğu, insanlarının ne kadar iyi ve masum oldukları, arazi kavgası yüzünden mapushaneye düşen İbram'ın oğlu İbram'ın yürek burkan acı sonunu, terkedilen bir kadından alınan ''insan kokusu'' denen bir kokunun, bilinmediği aydınlatmak isteyen mardinli bir inşaat ustasının terkedilmiş süryani köyünü ziyareti... Kitapta geçen her olgu, öykü, konuları çok çok güzel işlenmişti, Mutlaka Ferit Edgü ile tanışmanızı ve bu kitabını okumanızı istiyorum, sağlıcakla kalın =))