Çok bilinmesine rağmen yine de özetleyelim bu fantastik hikayeyi; sisli bir Londra sabahında, garip ve ürkütücü görünüşlü bir adamın küçük bir çocuğa çarpması ile tanışıyoruz Mr. Hyde ile. Olaylar, noter Mr. Utterson’un ağzından aktarılırken, adamın kimliği hakkında yapılan araştırmalar, onun doktor Henry Jekyll’ın arkadaşı ve mirasçısı oluğu sonucuna ulaştırıyor noteri. Londra’nın yüksek sınıfına mensup Jekyll ile bu kaba adam arasındaki ilişki, Jekyll’ın çevresindeki dostlarını hayrete düşürecektir ileriki sayfalarda. Ve nihayet, Hyde’ın işlediği anlaşılan bir cinayet sonrasında, artık duruma müdahale etmek kaçınılmaz olacaktır.
Sona geldiğinde, Jekyll’ın geride bıraktığı mektup aracılığıyla muammayı çözebiliyoruz. İnsan kişiliğinin iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayrıldığını düşünen Dr.Jekyll, laboratuarında yaptığı bir iksirle, bastırılmış diğer benliğini özgürlüğüne kavuşturmuştur. Böylelikle zaman zaman değişim geçirerek -kötü- Hyde kimliğine bürünebilmektedir. Ancak her seferinde -ilacın etkisi geçtiğinde- yeniden iyi yanı, yani Dr.Jekyll’a galip gelmektedir. Bu Hyde’ın Jekyll’dan nefret etmesine neden olur ve geriye gönderilmeye direnmeye başlar. Giderek Hyde’ın Jekyll’a üstün gelmeye başlaması ve Jekyll’ı yok etme aşamasına gelmesi, cinayetlerin vicdani rahatsızlığını çeken Jekyll’ı intihara götürür. Kötülük yok edilmiştir, ama artık ne Jekyll ne de Hyde vardır…