Öne Çıkan Don Kişot: Yorum, Bağlam, Kuram Gönderileri
Öne Çıkan Don Kişot: Yorum, Bağlam, Kuram kitaplarını, öne çıkan Don Kişot: Yorum, Bağlam, Kuram sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Don Kişot: Yorum, Bağlam, Kuram yazarlarını, öne çıkan Don Kişot: Yorum, Bağlam, Kuram yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Don Quijote (2 Cilt Takım) kitabını okuduktan sonra Jale Parla'nın Don Kişot kitaplarını da okursanız, Don Kişot'u daha iyi anlayıp daha çok seveceksiniz. Bununla da kalmayıp Don Kişot'un izinden giden kitapları ve onların birbirleri ile danslarını öğrenmiş de olacaksınız.
Kişisel bir anektod olarak kalsın diye buraya eklemek istediğim bir şey daha var. Bu kitabı Don Kişot Kampı bitiminde (bkz.#53474907)
Roquentin'den ödünç almıştım. Bu kampa hazırlandığımız süre boyunca çok eğlenmiştim, Cervantes ve Don Kişot çıkarımlarımızı hatırladım bu kitabı okurken. :)) O harika macera ve sürprizlerle dolu kampımız için teşekkürler Edolf.
“Bir metni okurken o metni yazan hakkında bildiğimiz otobiyografik bilgilerin ötesinde ona yakıştırdığımız özelliklerden kafamızda bir yazar oluştururuz. Biz bu yüzden bazı yazarları severiz, bazılarını da sevmeyiz. Eğer bazı yazarlar bizim korku, umut, beklenti, kaygılarımızı dile getiriyorlarsa, yani bizim öteki-ben’imiz olabiliyorlarsa, onlar sevdiğimiz yazarlar olurlar. Dolayısıyla her anlatının üzerinde dolaşan gölge, iki kişinin bileşimidir: yazarın ve okurun.”
Sancho günü temsil eder. Çıkarını kollayan korkak, cahil bir köylüdür o. Don Kişot yanılsamaya kapılmış bir hayalperest olarak eskiyi temsil eder, kaybolan bir dünyayı geri getirmek için göze alamayacağı hiç bir çılgınlık yoktur.
cervantes önsözden sonsöze kadar yeni bir şey yaptığının farkındaydı. her ne kadar bir asilzadeye ithaf edilse de, cervantes'in çağında artık edebi yapıtlar sıradan okurun da beğenisine sunuluyordu. bu da matbaa ile ... kitapların çok sayıda basılması ve V. Charles zamanında avrupanın en zengin ülkesi haline gelen ispanyada okumaya vakit ayırabilecek görece müreffeh bir sınıfın ortaya çıkmasına bağlanmalıdır.
ispanyada hızla gelişen bir tüccar sınıfı vardı; bu sınıfın artık boş zamanı da vardı. o çağın orta sınıfı, yani "aylak okuru", az gelirli devlet memurları, don kişot'un da mensup olduğu fakir soylular (hidalgo), hristiyanlığı seçmiş yahudiler, cervantesin babası gibi gezgin doktorlardan, askerlerden, hancılardan oluşan bir gruptu.
Bir kaygı ve kuşku dönemidir hızlı değişim dönemleri. İşte bu derin kuşku ve kaygılardan en çok sanat yararlanır; çünkü yaratıcılık bu tür kaygılı ve kuşkulu hesaplaşmalardan beslenir.
“Cervantes’in amacı da, eğer kendi çağının gerçekliğini temsil etmekse, bunun için yeni bir yöntem geliştirmeliydi; çünkü yaşadığı çağ, yani Rönesans’ın gerçeğinde geçmişten çok o an ve gelecek vardı.”
Bir metni okurken o metni yazan hakkında bildiğimiz otobiyografik bilgilerin ötesinde ona yakıştırdığımız özelliklerden kafamızda bir yazar oluştururuz. Biz bu yüzden bazı yazarları severiz, bazılarını da sevmeyiz. Eğer bazı yazarlar bizim korku, umut, beklenti, kaygılarımızı dile getiriyorlarsa, yani bizim öteki-ben'imiz olabiliyorlarsa, onlar sevdiğimiz yazarlar olurlar. Dolayısıyla her anlatının üzerinde dolaşan gölge, iki kişinin bileşimidir: yazarın ve okurun.
Anlatıya bir bilmeceye yanıt arayarak devam edeceğiz. Burada konuşan kim? Hikayenin birinci yazarı kim? Ya ikinci yazarı? Başka yazarlarda mı var yoksa? Öykünün sonra nasıl bulunacak? Kim yazmış olacak?