An gelir insan çalışamayacak durumda olur,fakat işte o an,o insanın geçmişteki başarılarını hatırlamak ve ileride engeller ortadan kalktığında daha bir gayretle,daha çok çalışacağını düşünmek için en uygun andır.
Konsolun üstündeki meyve tabağından ceplerini doldurmuştu ve şimdi rasgele nişan almadan elma üstüne elma atıyordu. Bu küçük kırmızı elmalar elektrikliymiş gibi yerde yuvarlanıp duruyor ve birbirine çarpıyordu. Hafifçe fırlatılmış bir elma Gregor'un sırtını sıyırıp zarar vermeden kayıp düştü; ancak onun hemen ardından gelen bir elma Gregor'un sırtına olduğu gibi saplandı. Gregor kendisini, o hiç beklemediği inanılmaz acı, sanki mekan değişikliğiyle geçecekmiş gibi sürüklemek istedi; ancak kendini olduğu yere çivilenmiş gibi hissetti ve tüm duyguları karmakarışık bir şekilde yere yığılıp kaldı. Gregor son bakışıyla sadece odasının kapısının nasıl açıldığını, çığlık atan kız kardeşinin önünden telaşla geçen annesini -üzerinde sadece bir gömlekle; çünkü kız kardeşi onu baygınken rahat nefes alabilmesi için soymuştu-, sonra annesinin babasının üzerine nasıl yürüdüğünü ve kuşakları açılmış eteklerinin yürürken art arda yere nasıl düştüklerini, yere düşen eteklerine takılarak babasının üstüne atlayıp onunla bütünleşerek nasıl sarıldığını -artık Gregor'un gözleri kapanmak üzereydi -elleri babasının boynunda Gregor'un hayatını bağışlaması için nasıl yalvardığını gördü.
Gerçekten de şu anda orada durduğu gibi hayal etmemişti babasını; ayrıca son zamanlarda bu yeni edindiği sürünme alışkanlığı yüzünden eskiden olduğu gibi evin diğer odalarında dönen olayları takip etmeyi bırakmıştı ve aslında farklı davranışlarla karşılaşmaya hazırlıklı olmalıydı. Her şeye rağmen bu hala onun babası mıydı? Aynı adam mıydı? Eskiden Gregor bir iş seyahatine çıkarken yorgun bir şekilde yatağa gömülmüş olan; eve döndüğü akşamlarda onu üstünde ropdöşambrla koltukta karşılayan; sevindiğini göstermek için sadece kollarını yukarıya kaldıran ve yılda birkaç pazar günüyle en önemli bayram günlerinde hep beraber nadiren yapılan gezintilerde zaten yavaş yürüyen Gregor ve annesinin arasında eski paltosuna sarınmış, bastonunu hep dikkatlice yere bastırarak onlardan daha da ağır bir tempoyla ilerlemeye çalışan ve bir şey söylemek istediğinde neredeyse her defasında olduğu yerde durup yanındakileri etrafına toplayan adam aynı adam mıydı? Ancak şu anda karşısında oldukça iyi duruyordu; bankalarda çalışan hizmetliler gibi dar, altın yaldızlı düğmeleri olan mavi bir üniforma giymiş; ceketinin sert ve yüksek yakasının üstünden iki kat olmuş çenesi sarkıyordu; gür kaşlarının altından kara gözlerinin bakışı zinde ve dikkatliydi; o her zaman dağınık olan beyaz saçları şimdi gülünç bir biçimde tam ortadan ayrılarak taranmış, parlıyordu. Üzerinde muhtemelen bir bankanın yaldızlı ambleminin işlenmiş olduğu kasketini odanın içinde bir yay çizdirerek kanepeye attı ve uzun üniformasının ceketinin eteklerini geriye atarak elleri pantolonunun ceplerinde kızgın bir yüz ifadesiyle Gregor'un üstüne doğru yürüdü.