Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş

İskender Pala

Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş Gönderileri

Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş kitaplarını, Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş sözleri ve alıntılarını, Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş yazarlarını, Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ölüm var ölüm,fazlada şey yapmamak lazım yani
Bir zaman gelecek biz dünyada bulunmayacağız.Fakat bu dünya bütün nimetleriyle yine var olacaktır.
Reklam
Reklam
Reklam
Azrail vazifeyi haketmiş
"Mademki merhameti tanımadın,bundan böyle ölüm meleği ol ve aldığın parçayı dünyaya geri vermek üzere toprak bedenlilerin canlarını kabzet"
370 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 günde okudu
Ateş, su, hava, toprak dört kıymetli elementi "Dört Güzeller" diye anlatan Üstad, çokta güzel yapmıştır. Bu elementler hakkında gerek doğudan, gerek batıdan, gerek mitolojilerden, gerek menkıbelerden, gerek şiirlerden ve gerekse de hikayelerden bir çok anekdotun sohbet üslubuyla anlatıldığı çok hoş ve nahif bir eserdir. Allah üstada selamet versin, âmin.
Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateşİskender Pala · Kapı Yayınları · 2019793 okunma
Mistiklere göre insan, etten ve kemikten değil, gönülden ibarettir. İnsan maddeden ziyade mana, kabuktan ötede öz, dıştan artık iç, arazdan çok cevherdir. Bu yüzden gönül "Allah'ın evi”dir, Rab oraya tecelli eder. Gönüldeki ışık da O'nun ışığıdır.
Sayfa 336Kitabı okudu
Sufiler derler ki, kalbin yaratılışı, Allah'ı bilmek, O'nun güzelliğini hissetmek, cemalini görmek üzerine gerçekleşmiştir. Yani bunlar kalbin özünde mevcuttur. Can bezminde (Kalu Bela'da) Allah'ın bütün ruhlara cemalini göstermesi bu yüzdendir. Dolayısıyla kalp eğer O'nu görmez olursa, yani dünya ilgilerine ve masivaya dalar da Cemal-i Mutlak'ı görmezlik illetine tutulursa, tabiatını değiştirdiği için ateşler içinde kalmış gibi sonsuz azaplar duyar. Ne ki insan kalbi günah illetiyle uyuşmuş, körleşmiş durumdadır da ateşin azabını hissetmemektedir. Tıpkı uyuşan el veya ayağın acıyı hissetmemesi gibi. Nitekim uyuşukluk geçer geçmez kendini ateşin içinde bulur. İşte insan da dünyada, dünyalık kaygılar ve ilgilerle uyuşmuş vaziyettedir. Ölüm onu bu uyuşukluktan uyandırdığı vakit ruh ateşin azabını hissetmeye başlar. Yani insan öte dünyaya ateşini kendi ruhunda beraber götürür. Eğer hakikati dünyada bilebilseydi ateş onu yakar, günahla dostluk kuramazdı. Fakat dünyada kendisine bu bilgi çeşitli yollarla verilmiştir de o gaflettedir. Ayette "Eğer ilmiyle bilseydiniz, muhakkak cehennemi görürdünüz" (Tekasür, 5-6) buyurulması buna işarettir. İlme'l-yakîn (bilgiyle biliş) mertebesi ayne'l-ya- kîn'e (görerek biliş) dönüşünce insan uyanır (demek ki ölüm bir uyku değil, tam tersine uykudan bir uyandırıştır), ve bilinç kalpteki ateşi algılamaya başlar. Fakat yazık ki insanlar hakikatini bilemedikleri bu ruhani ateşi basit zannetmekte, zorluğunu, tahammül ötesi oluşunu kavrayamamaktadırlar. Ta ki onu tadınca bilecekler. "Rabbenâ ve kına azābe'n-nâr!.."
Sayfa 296Kitabı okudu
Ünlü müfessir İbn Kesir de bundan etkilenmiş olmalı ki günlerden bir gün, hafızlık talim eden oğlu Halid'i çalıştırırken sıra yine "halid fi'n-nar"a gelince takılmadan duramamış. "Evlat, gördüğün gibi Allah sık sık 'halid fi'n-nâr; hâlidûne fi'n-nar' buyuruyor. Korkarım ki öbür tarafta senin işin çok zor." Halid henüz on yaşlarındadır ama çok zeki bir çocuktur. Üstelik de Kuran'ın yarısını ezberleyip bitirmiştir. Bir an hafızasını yoklar ve babasına yine bir ayet ile cevap verir: "Benim aziz babam, bunda şaşılacak ne var! Halid elbette nara düşer. Değil mi ki ben senin oğlunum." "?!" "Babacığım Allah Nisa suresinde (Ayet 114) 'La hayra fi kesîr' (Kesirde, çoklukta, hayır yoktur)" buyurmuyor mu?!.." "
Sayfa 292Kitabı okudu
483 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.