Eski günahların gölgeleri uzun olur..”
... Hintli bir terzi, filin dişine bir iğne batırmış... Hayır dişine değil, hortumuna. Tabii, hortumuna ya. Aradan birkaç yıl geçmiş. Fil, adamı tekrar görünce hortumuna su çekerek onu baştan aşağı ıslatmış. Çünkü terzinin kendisine yaptığını unutmamış. İşte, işin can alıcı noktası da bu. Filler de hatırlar.
Kendisinin övülmesini sevmeyen polisiye yazarı Ariadne Oliver istemeye istemeye bir yemeğe katılır. Bu yemekte Burton-Cox isimli kadın yazarın isim anneliği yaptığı kızın oğluyla evlenmek üzere olduğunu ama bu kızın yıllar önce, ailesinin neden öldüğünü ona sorar. Bayan Oliver bu soruya karşı çok sinirlenir. Kadının yanından bir şekilde ayrılıp soluğu dedektif Hercule Poirot’un yanında alır. Ona bu durumu anlatır. Beraber bu olayı çözmek için araştırmaya başlarlar. Bayan Oliver, Fillerin hafızalarıyla ilgili hikayeden yola çıkarak, ölen karı kocanın çevresindeki kişilerle iletişim kurmaya başlar.
Kitap çok akıcıydı. Sayfalar aktı gitti. Olay örgüsü mükemmeldi. Olayın intihar olmadığı dedektifin yakaladığı ipuçlarıyla ortaya çıktı. Yazarın diğer kitaplarında katili bulmak zor ama bu kitapta kolayca buluyorsunuz yine de bu benim heyecanımı asla bitirmedi. Son sayfasına kadar heyecanla okudum. Keyifli okumalar….