Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eleştiriye Beş Kala

Bedrettin Cömert

Eleştiriye Beş Kala Gönderileri

Eleştiriye Beş Kala kitaplarını, Eleştiriye Beş Kala sözleri ve alıntılarını, Eleştiriye Beş Kala yazarlarını, Eleştiriye Beş Kala yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
YURDUMUZDA MARKSÇI YAZIN ELEŞTİRİSİNİN DURUMU
''..insan, en mutlu anlarını, yaşamın gerçekliğine biraz olsun girip, içini bir öcü gibi kaplayan önyargıları, saplantıları, körlükleri, zorluktan kaçışları bir yana itip, 'Oh be.!' diyebildiği zamanlar yaşıyor. Artık yaşamın derisini yırtıp, taze kan akan damarlarına daldırıyorsunuz yüreğinizi ve beyninizi. Yaşamadan, onun gerçekliğinden, çelişkiler dolu zorluğundan, zor güzelliğinden korkmuyorsunuz, ona göğüs geriyorsunuz, ölümü yenmiş gibi oluyorsunuz.''
Sayfa 400Kitabı okudu
YURDUMUZDA MARKSÇI YAZIN ELEŞTİRİSİNİN DURUMU
''..bilmezler ki, gerek Nâzım Hikmet, gerekse Sovyet Devriminin büyük ozanı Mayakovski, adına 'sanat' dediğimiz şeyin gizini bulabilmek, yaptıklarını 'sanatça' yapabilmek, kalıcı kılabilmek için, yalnızca düşünce düzleminde savundukları dünya görüşüne sarılmakla yetinmemişler, yıllarını 'dil' ve 'üslup' denen o şahane koşuda tüketmişlerdir. Nâzım
Sayfa 399Kitabı okudu
Reklam
YURDUMUZDA MARKSÇI YAZIN ELEŞTİRİSİNİN DURUMU
''Emek adına, emekçiye soyut buyruklar yağdırılıyor. Kuram adına, kuramın içinde taşıması gereken özeleştiri ve iç devingenlik yadsınıyor. Sanat adına sanata sevgisizlik baş tacı ediliyor. Yazın adına, yazın olmayan kolaylıklara, belki de kolay olduğu için, bel bağlanıyor. Sonuçta, bir şeyin, daha 'kendisi' olmadan, başka bir şeye katkıda bulunması, yardım etmesi isteniyor.''
Sayfa 397Kitabı okudu
İKİNCİ YENİ AKIMIN ŞİİRİMİZDEKİ İŞLEVİ
Yapısı Olmayan Bir Şiirsel Yapı * İkinci yeni ürünlerin büyük çoğunluğu, çok ilginç bir yapısal özellik gösterir. Bu ürünlerde yapacağınız bazı değişiklikler, çıkaracağınız veya ekleyeceğiniz uygun dizeler, şiirin yapısında önemli bir eksiklik yaratmaz. Daha doğrusu bu şiirler, sanki özellikle yapışıklığın bir örneği olarak yaratılmak istenmişler izlenimini verir. Bu durum, şiir kuramı açısından bağışlanamaz bir kusur sayılmak zorundaysa da, Garip şiirinin çizgisel mimariye oturan rahat yapısallığını bozduğu ve bu bozmanın kaçınılmaz gerekliliğini gösterdiği için, şiirimizin gelişimi açısından çok olumlu olmuştur. İkinci yeniciler, şiirin Garipçilerde olduğu gibi kolay bir ritim, kıvrak bir söyleyiş, öykülenebilen bir deyiş tekniğinin çok uzaklarında bulunduğunu, başarısız sonuçlarla da olsa vurgulamışlardır. * Oluşum, Haziran 1978, Sayı: 8 (50)
Sayfa 388Kitabı okudu
YAZINCILARIMIZ VE ÖTEKİ SANATÇILAR
''Gerçek şiir bile hiç bir zaman konu olarak özetlenememiştir. Bunu yazın alanında çok iyi bilen yazıncı, resim ya da heykelle karşılaştığında, yapıtın mantıksal özetini istiyor. Ancak bu koşulla o yeni dünyanın kapısını aralayabileceğine inanıyor. Oysa o yeni dünya açılmak için uygun anahtarlar gerektirir. Bu uygun anahtarların yerine yazın maymuncuğuyla her kapıya saldırmaya kalkınca ortaya yargı, eleştiri diye bir sürü bayağılıklar çıkıyor. Oysa yazın adamı, başka herhangi birinin sahip olmadığı duyarlık denen bir doğa vergisi taşır. Başkalarına oranla daha ileri bir düzeyde bulunur, yeni yaratı dünyalarına girebilmek için. Yeter ki kendi dar boyutlarını kırıp, rahatça oturup kaldığı görüş açısından şöyle bir yekinsin ve başka açıları da denesin.'' * Sesimiz, Haziran 1978, Sayı 107
Sayfa 381Kitabı okudu
YAZINCILARIMIZ VE ÖTEKİ SANATÇILAR
''Yazın dünyasında en iyi okul nasıl ki okumaksa, resim dünyasında da en iyi okul görmektir; ama dikkat edin bakmak değil, görmek'tir. Görme duyusunun eğitimi önce görmekle, sonra da görme eylemi üzerine kuramsal bilinçlenmeyle olur.'' * Sesimiz, Haziran 1978, Sayı 107
Sayfa 380Kitabı okudu
Reklam
BİLİMSELLİK
''Bilimdeki inançsızlık, eleştirel bir tavırdır, eleştirinin kendisidir, tek doğru egemenliğine ilke olarak başkaldırışın uygulama olarak ortaya çıkışıdır. İnanç ve inançsızlık sözcüklerinin, dinsel gelenekler yoluyla tedirgin edici anlamlar kazandığı doğrudur. Bağnazlıkların da kökeninde kör inancın yattığı aynı derecede yadsınamayacak bir gerçektir. Ama bu sözcükleri, andığımız olumsuz anlam kalıntılarından sıyırırsak, bilimselliğin özünde var olması gereken her an yeni bir doğruya atılım gücünü, kolaylıkla dile getirebiliriz. Çünkü bilim, bir yadsıma yöntemi değil, us ve yüreğin bizi yeni arayışlara götüren ortaklaşa serüvenidir.'' * İnkum, 25 Temmuz 1977
Sayfa 367Kitabı okudu
BİLİMSELLİK
''Bilim adamı, her zaman, kesinliklerin önündeki bilinmeyeni, yasaların ilerisindeki kuralsız ve sezgisel uçurumu irdelemek zorundadır. Bu türden kuşkucu ve araştırıcı bir yapı taşımayan bilim uygulayıcılarının bile iyi bir uygulayıcı olması çok zor bir şey olmalı. Hele de insanla uğraşan bilim uygulayıcılarının, her şeyden önce insanın karmaşık bir varlık olduğunu, gerektiğinde, inandığı fetişi yitirdiği için ölebilen bir bilinmez olduğunu unutmamaları zorunludur. Yalnız felsefede değil, göreli de olsa kesin yasalara dayanan bilim dallarında da, artık tek doğru'nun peşinde koşmak, o tek doğru'nun bulunup bir daha da değişmeyeceğine inanmak olanaksız. Böylesi bir tavır bizi inançsızlığa mı götürür dersiniz.? Eğer, değişmeyen doğrulara inanmamak, inanılan doğruların da bir gün yeni bulgularla değişebileceğini yalnızca kuramsal olarak değil, aynı zamanda bir yaşam tutumu olarak benimsemek ve buna göre davranmak inançsızlık ise, gerçek bilimselliğin mayası bu tür inançsızlıklarda yatıyor demektir.'' * İnkum, 25 Temmuz 1977
Sayfa 366Kitabı okudu
Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya
''Bir sanat yapıtının değeri, onu esinleyen şeye değil, esinin düş gücüne işlenme biçimine bağlıdır.'' * L. Venturi * Türk Dili, Nisan 1977, Sayı: 307
Sayfa 364Kitabı okudu
TALİHSİZ ELEŞTİRMEN
''Dergilerimizi de hepimiz iyi kötü tanıyoruz. Eleştiri dergisi yok. Habire batıp çıkan dergilerin dışında yaşamını belirli bir düzenlilikle sürdüren dergilerde de aynı sınırlılık söz konusu. Ama yine de dergiler, bu türün kendini gösterebildiği tek yer. Kitap olarak eleştiri okumaya ise yeterince alışamadık henüz. Birkaç yayınevinin olumlu bir-iki dizisi dışında, yayınevleri eleştiri yapıtlarının yüzüne bile bakmıyor. Şimdi düşünün, uzun süreli hangi çalışmaya gönülle sarılabilir bir eleştirmen.? Yazdıklarını ömrü boyunca çekmecesinde saklamak için mi.? Yoksa kendisini adam yerine bile koymayan, ama işine geldiğinde eleştiri yazılarından alıntılar yapıp, kitaplarını reklâm eden yayıncının geri çevirmelerine katlanmak için mi.? Eleştirmenden bu kadar dünya dışı bir sabır, eleştirimizden ise yoktan var etmeyi beklemek, gerçeklere biraz aykırı düşmüyor mu.? * Milliyet Sanat, 11 Mart 1977, Sayı 222
Sayfa 362Kitabı okudu
113 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.