Emeviler Gönderileri
Emeviler kitaplarını, Emeviler sözleri ve alıntılarını, Emeviler yazarlarını, Emeviler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kader mantığı ile başına gelen her şeyin Allah'tan geldiği safsatası ile sindirilmeye çalışılan halk, ayakta kalmak adına yapacak başka bir çaba olmadığından hadislere, daha çok tapmaya, daha çok kulluğa, daha çok zikre çekiliyor.
Emevi iktidar zihniyeti camileri hücre evleri olarak kullanırken aynı zamanda halkı 'dincileştirmek' gibi bir siyaset metodunu daha devreye sokmuşlardır. Buradaki ' dincileştirme' operasyonu ise halkın daha çok ahlak, erdem, hak, eşitlik, onurlu bir yaşam için kavga gibi değerlerden uzaklaştırıp, halkı 'hadislerle' uyutma ve cennet vaad etme operasyonudur.
Emeviler, cemaatle namazı adeta olmazsa olmaz bir din emri gibi sunmaya çalışmış, kitleleri camilere yönlendirmek için, evi camiye yakın olan kimselerin namazlarını evde kılmalarının dinen caiz olmadığı görüşünü ortaya atmışlardır.
Egemenler ve muktedirler İslamı ekonomik-politik temelde 'haklının' yanında değil 'güçlünün', 'zenginin,' servet ve mülk sahibinin ' yanında konumlandırmışlardır.
"Din bu dünyaya ilişkin ise, bu durumda gerçekte bu dünyaya karşı verilecek her mücadele, dine karşı da verilen bir mücadeledir." - Karl Marx -
"Resul'den öğrendiklerimiz içinde bozulmayan tek şey şu namaz kalmıştı ; onu da tanınmaz hale soktular."
"Resul şu mescitlerimizin önünde durup baksa kıble dışında değişmeyen bir şey bulamazdı."
"Haşim oğulları, iktidar için peygamberlik oyununu oynadılar ; yoksa gökten gelen haber de yok inen vahiy de yok" (Yezid bin muaviye)
Müslüman olanlardan cizye toplamayı bırak. Zira Hak, Hz.Muhammed'i hidayet için göndermiştir, vergi ve sünnet memuru olarak değil. (8.Halife Ömer b.Abdulaziz tarafından Horasan valisi Cerah'a gönderilen mektuptan)
Olanı anlamak için özgürlük olmalıdır. Bilinenden kurtulmuş olmak değil sadece, bilinenin korkusundan da, bilinmeyenin korusundan da kurtulmuş olmak.
Hiç bir korku olmadığı zaman, zihin oldukça değişik bir boyuttadır. Ancak o zaman, bir Tanrı'nın var olup olmadığı sorusunu sorabilirsiniz. Korku ya da inançla bulutlanmış bir zihin, herhangi bir anlayışa, hakikatin ne olduğunun algılanması yeteneğine sahip değildir. Öyle bir zihin yanılsama içinde yaşar ve açık ki, Yüce olanla karşılaşamaz. Yüce olanın, sizin ya da bir başkasının inancı, kişisel görüşü ya da vardığı sonuçla hiç bir ilgisi yoktur. Bilmeden inanıyorsunuz, ama 'bilmek', bilmemektir. "Biliyorum" diyen zihnin küçücük alanı içinde bilmek, zamanla kısıtlıdır ve bu yüzden, 'olanı' olasılıkla anlayamazsınız.
