Austen okumak insanda alışkanlık yapıyor, ister istemez kendimi onun kitaplarıyla baş başa buluyorum ve her seferinde Austen'ı daha çok seviyorum. Özellikle de Emma'da hayran kaldım. Austen bir kalıp oluşturup bozmadan ilerleyen yazarlardan değil, genel bir çatısı var kitaplarının ancak karakterlerinin zenginliği ve insan doğasının farklı bir tarafını işleyerek aynı çatı altında bambaşka kitaplar oluşturuyor. Emma'yı okurken yazarın artık kaleminin oturduğunu ve bunu çok iyi kullandığını fark etmemek zor, başta karakteri genel karakterlerden farklı. Emma henüz bir çok açıdan oturmamış ve kibirli bir kişiliğe sahip ve yazar bu kişiliği olaylarla birlikte harmanlayarak öyle güzel pişiriyor ki, sona ulaştığınızda hiçbir şey çiğ kalıp rahatsız etmiyor. Kitabın merkezinde her ne kadar Emma olsa da çevresindeki diğer karakterler ve hikayeleri de kitapta kendine çok güzel bir yer bulmuş.
Austen'ın kaleminde hafif alaycı bir objektiflik var, romanını ve karakterlerini kurgulayıp sunarken bir yandan da ince bir dille toplumu eleştiriyor ve insanların mantıksız yönlerini hikayeye yedirerek irdeliyor. Yazarın en sevdiğim yönlerinden biri kesinlikle bu.
Velhasılı kelam ben Emma'yı çok sevdim, yazarın en sevdiğim romanı bu oldu sanırım, bunu zaman gösterecek. Şimdilik Austen'a ara verip onu özlemek istiyorum ama iyi ki varsın Austen!