Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Entellektüel'den Entel'e

Demirtaş Ceyhun

Entellektüel'den Entel'e Gönderileri

Entellektüel'den Entel'e kitaplarını, Entellektüel'den Entel'e sözleri ve alıntılarını, Entellektüel'den Entel'e yazarlarını, Entellektüel'den Entel'e yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bilindiği gibi, aydınlarımız Osmanlı İmparatorluğu döneminde, XVIII. yüzyıldan itibaren hep askeri okullardan yetişmişlerdir. Asker kökenlidirler. Birinci Meşrutiyet'le parlamenter sisteme geçildikten sonra da toplumsal ve siyasal ideolojileri hep edebiyatçılarımız üretmeye başlamışlardır. Örneğin, Birinci Meşruiyet'te Namık Kemal, Ziya Paşa, Şinasi, İkinci Meşruiyet'ten sonra da Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Refik Halit... Bu gelenek, Cumhuriyet döneminde de sürdürülmüştür. CHP tek parti iktidarının siyasal ideolojisini Mustafa Kemal'in akşam sofralarında Ruşen Eşref, Falih Rıfkı, Yakup Kadri, Hasan Alî, Memduh Şevket vb. gibi edebiyatçılar tartışarak oluşturmuşlardır. Üstelik, yalnız iktidar partisinde de değil... Örneğin, başta Nazım Hikmet olmak üzere Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin, 40 kuşağı ozanları, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal vb. toplumcu gerçekçi yazarlar sol muhalefete ideoloji oluştururlarken, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Arif Nihat, Tarık Buğra vb. yazarlar da sağ muhalefet için İdeoloji üretmişlerdir.
Sayfa 11
Darülfünunun üçüncü kez açılışı ise, tam 29 yıl sonra olmuştur. 1900'de yeniden anca açılabilmiştir. Tam anlamıyla bir üniversite kimliğine kavuşabilmesi ise, ancak Cumhuriyetten sonra, 1933'te, Mustafa Kemal döneminde gerçekleştirilen büyük bir devrimle olmuş ve İstanbul Üniversitesi adıyla yeni baştan kurulmuştur. 1935'lerden itibaren Hitler faşizminden canını zor kurtarıp kaçan hukukçu, iktisatçı, mühendis, mimar, ressam, profesörlere, bilim adamlarına, sanatçılara, demokrat aydınlara Mustafa Kemal döneminin cömertçe kucak açması ve geniş olanaklar vermesi sayesinde, bu değerli kişilerin katkılarıyla da, gerek genç İstanbul Üniversitesi ve gerekse öteki üniversitelerimiz, 30'lu ve 40'lı yıllarda gerçekten büyük bir gelişme göstermişlerdir. Kısacası, gerçek anlamda bir üniversitenin ülkemizdeki kuruluş tarihi, sanıldığı gibi öyle pek de uzaklara gitmemektedir. Yani, üniversitelerimizin en eskisinin topu topu iki kuşaklık geçmişi anca vardır.
Sayfa 34 - Sis Çanı YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Tarihçilerin yazdığına göre, Napolyon da, aydınlara, dalgacı, düşçü, dünyadan habersiz kimse anlamına gelen ideolog dermiş, küçümsermiş onları. Goering ise "Ne zaman kültürden söz edildiğini duysam elim hemen tabancama gider!" dermiş cakalı cakalı. Hatta Lenin de, "Aydınlar," dermiş, "kendilerini dünyanın tuzu biberi sanırlar, ama pisliğidirler sadece."
Sayfa 23 - Sis Çanı YayıncılıkKitabı okudu
Sahi... Yüzyıllar boyu neredeyse bütün toplumlarca güya hem hep baş tacı edilen, hem de ortalık şöyle biraz karışık, tozdan dumandan ferman okunamaz hale gelince, gene aynı toplumlarca hemen günah keçisi olarak anımsanan, şu adına aydın dediğimiz şey, gerçekten nasıl bir şey acaba?
Sayfa 23 - Sis Çanı YayıncılıkKitabı okudu
Kısacası, sakal, Osmanlı geleneğinde ilmiye sınıfından olmanın (aydın olmanın), en önemli işaretlerinden biri. Galiba, sakalsız ulema olunamıyor. Sakal sahibinin kendisi bile sakalını kesmeye karar veremiyor olsa gerek ki... Ünlü aydınlarımızdan Şinasi Efendi, sağlık nedeniyle sakalını kesmiş olduğu için Maarif Meclisi üyeliğinden atılıyor, ulemalığından oluyor.
Sayfa 21 - Sis Çanı YayıncılıkKitabı okudu