Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Enver Paşa'nın Trablusgarp Günlüğü

Kolektif

Enver Paşa'nın Trablusgarp Günlüğü Gönderileri

Enver Paşa'nın Trablusgarp Günlüğü kitaplarını, Enver Paşa'nın Trablusgarp Günlüğü sözleri ve alıntılarını, Enver Paşa'nın Trablusgarp Günlüğü yazarlarını, Enver Paşa'nın Trablusgarp Günlüğü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ulaşmak istediklerimizi gerçekleştiremiyorsak, en azından gerçekleri olduğundan çok daha iyi görebiliriz.
Düşman karşında, Allah’ın takdiri ile ölen cesurlar bir kere ölür, korkaklar ise yüz kere ölür.
Reklam
Bu çöl kampının yalnızlığı beni genellikle kederlendiriyor. Çoğu zaman kendimi, büsbütün yalnızlığının farkına varan, kilise bankının her hangi bir köşesine sığınmaya çalışan, orada meleklerin kanatları altına gizlenebileceğini düşünen bir yetim gibi hissediyorum. Lanet olası İtalyanlar yüzünden İstanbul ve Anadolu'daki hadiselerle ilginlenmem mümkün olmuyor. Memleketimde bana gittikçe daha çok ihtiyaç duyulduğunu hissediyorum fakat buraya bağlandım kaldım.
Cumhuriyetten önce tek bir zorba vardı şimdi yüzlerce mevcut; çünkü tüm mebuslar güçlerini birilerine hissettirmek istiyor
Ulaşmak istediklerimizi gerçekleştiremiyorsak, en azından gerçekleri olduğundan çok daha iyi görebiliriz
28 Haziran 1912, Cuma Bu akşam bir hayli yorgunum. Bedevilerin talebi üzere burada Cuma günleri büyük ziyaret günü. Evvela Zaviye ve Sünûsi Şeyhleri geliyor. Onların bir ölçüde öncelikleri var. Onlara çay ikram ediliyor. Sonra gruplar halinde diğerleri geliyor. Elimi ve dizimi öptükten sonra oturuyorlar. Güzel insanların kokusu tüm çadırı kaplıyor. Nasılsınız, sorusuna mütemadiyen aynı cevap geliyor: “Sen sağ salim ve bahtiyar olduğun için biz de memnunuz.” Bir müddet sonra ayağa kalkıyorum, onlar için hayır dua ettikten sonra vedalaşıyoruz. Bu merasimi onlarca kez yaşadım. Sonra çadırın önüne çıkıyorum ve dışarıda bulunanlarla beraber dua ediyoruz. Onlar da aynı şekilde memnun vaziyette evlerine dönüyorlar.
Reklam
24 Ağustos 1912 (...) Bana, Salamus-Kasrı adlı harabeden bulunmuş, Antik Roma dönemine ait bir lamba getirdiler. Bu kasır, saraya benzer mimarisiyle diğer alışılagelmiş Roma kalelerinden farklı bir iç kaledir. Bu bina, çok muazzam dörtgen bir yapı. Ön cephesi özenle yontulmuş taşlarla yapılmış ve duvarları pişmemiş tuğlalarla örülü. Kalenin avlusundan kazılarak çıkarılan bir duvar yığınının üzerinde General Mehmet’e ait Arapça bir yazıt vardı; bu da kalenin Araplar tarafından yeniden onarıldığına işaret etmektedir. Küçük kandili Almanya’daki iyi dostlarıma gönderdim; bu aslında bir nevi ilkelerime aykırı bir durum, bana kalsa vatanımın bir kum zerresi dahi Türkiye’den çıkmamalıdır.
24 Ağustos 1912 İstanbul’da meydana gelen hadiseler(1) bir ihtilalin doğal sonucudur fakat diğer ülkelere nazaran bizim için daha tehlikelidir. Sağduyulu birinin demirden eli her şeyi dengesine oturtmadıkça, işlerin düzene girmeyeceğinden korkarım.(...) Yayınevinin notu: İttihatçılarla Hürriyet ve İtilaf yanlısı subayların oluşturduğu Hâlâskâr-ı Zabitan arasında süren iktidar mücadelesi kastediliyor. 1912 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında önce İttihatçı hükümet istifa etmiş, sonra da İttihatçıların çoğunlukta olduğu Meclis-i Mebusan feshedilmişti. Hemen ardından da Balkan Savaşları patlak vermişti.
2 Eylül 1912 (...)İç sulhun sağlanmasında neredeyse Drakon(1) gibi katı davranmalıdır; memleketin menfaati gereği onun gibi sert talimatlarla muamele etmelidir. Ülkenin asayişi mutlaka sağlanmalıdır.(...) Çevirenin Notu: Atina’nın ilk kanun koyucusu olarak kabul edilen Drakon Batı dillerinde aşırı katı bir kural veya tedbiri nitelemek için kullanılan “draconian / draconien” sıfatı aracılığıyla ününü korumuştur.
2 Eylül 1912 Bugün Almanya’dan çeşitli rejimleri makul biçimde anlatan bir mektup aldım. Asker olarak ordunun içinde mutlakiyetten yanayım fakat yönetim sistemi olarak Almanlarda olduğu gibi ılımlı bir anayasa tercih ederim. İktidari paylaşmak isteyen tüm vasat kafalılar tasfiye edilmelidir. Bir Fransız sözü çok doğrudur: “Cumhuriyetten önce tek bir zorba vardı, şimdi yüzlerce mevcut; çünkü tüm mebuslar güçlerini birilerine hissettirmek istiyor.” (...)
Reklam
24 Ekim 1911 Yolculuk (...)Yolda tekrar aktarma yapmak zorundayım. Sebebini söylemeye bile gerek yok. Yolculuğuma yük vagonunda devam ediyorum. Vagonun içi dehşetti; o kadar kötü kokuyordu ki neredeyse nefes alamıyordum. Yanımda oturan Arap bir kadın benimle konuşmaya başlamıştı. Çok şükür ki onu anlayamıyordum. Kara yüzü mavi lekelerle doluydu, siyahla çerçevelenmiş kızıl göz kapakları bu güzelliği tamamlıyordu. Yük vagonu geceleyin kışlamız oluyordu. Vagon, çölün ortasında, batıya doğru Daba’ya 5 kilometrelik mesafede olan demiryolu hattının sonunda durdu. Yarın kervanımız yola çıkmaya hazır olacak. Beş tane Arap atı, arkadaşlarım ve benim için, iki at da yükümüz için vagona bağlandı. Bu benim ilk “müfrezem” olacak. Çok yakınımda yaverim, ilk verdiğim emri uygulamaya çalışıyor. (...)
18 Eylül 1912
Dün gün doğuşunda, İtalyanların 10 kilometre doğuya doğru ilerlemiş mevzilerine saldırdık. Hedefin merkezi çökertmekti; buna muvaffak oldum. İtalyanlar tamamen şaşkına dönmüş. Ancak kanatlarımızın bazı yanlış hareketleri maalesef zaferden tam istifade etmemize engel oldu. On altı saat süren muharebeden sonra geri çekilmek zorunda kaldık. İtalyanlar üstün müdafaa kuvvetlerine rağmen durdular, bizi takip etmediler. Topçu birliğimiz kendini mükemmel bir şekilde gösterdi. Yazıklar olsun! Muharebenin neticesi beklentilerimi tam karşılamadı. Bu satırları yazarken kadınların tekdüze sesleri kulaklarımda yankılanıyor; ölenlerine ağıt yakıyorlar. Ağıtlar karşısında insanın kendini tutabilmesi çok zordur. Almanya’dan gelen mektubun bir satırı aklıma çok gelir: “Erkeğin yaşamı onun hüneridir.”
Sayfa 101Kitabı okudu
22 Ekim 1911 İskenderiye Yine ismimi değiştirdim(...)Az önce Mehmet Ali Meydanı’nda biraz gezdim fakat havanın aydınlığı beni şaşkına çevirdi. Polisler kuşkulanmışlar, masum Suriyeli bir tüccar rolüme pek inanmış görünmüyorlardı.(...)
23 Kasım 1911 Zaviye-i Maghara (Derne’nin 20 km. batısı) (...)Dün akşam 120 asker ve bir o kadar gönüllü Arap denetlendi. Doğrusu Arap kaynaklarına sahip olmadığım halde bir birlik oluşturmak üzereyim. Malzemenin azlığı organizasyon çabamız zorlaştırıyor. Dün ordu kasasında 7 lira vardı ve Mısırlı bir şey bana 20 lira borç vermek zorunda kaldı. Fakat bu zorluklar beni teşvik ediyor ve işimi yapmama da engel olmamalıdır. (...)
298 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.