Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Felsefe Risaleleri

Ebu Bekir Razi

Felsefe Risaleleri Gönderileri

Felsefe Risaleleri kitaplarını, Felsefe Risaleleri sözleri ve alıntılarını, Felsefe Risaleleri yazarlarını, Felsefe Risaleleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
eyvah, kavga var, hemen bi kahve yapıp geliyim :D
(...) Ebû Bekir er-Râzî- Gerçekten de öyle oldu. Benim mekân hakkındaki düşüncem tıpkı Eflâtun’unki gibidir. Senin savunduğun ise Aristoteles’in görüşüdür. Ben zaman ve mekân hakkında bir kitap yazdım. Bu konuda daha doyurucu bilgi edinmek istiyorsan o kitaba başvur. Ebû Hâtim er-Râzî- Benim ne o kitaptaki fikirlerden, ne de Eflâtun’la Aristoteles’in bu konudaki görüşlerinden haberim var. Bırak kitap tavsiye etmeyi de kendi tezini ispatla!.. Ebû Bekir er-Râzî- Ben söyleyeceğimi söyledim. Ebû Hâtim er-Râzî- Bu konuşmadan sonra sustu ve ben kendisine dedim ki: Bu konu burada bitti; ama sen hem şu “beş ezelî ilke”den başka ezelî varlık kabul etmiyor, hem de âlemin yaratılmış olduğunu söylüyorsun, değil mi? Ebû Bekir er-Râzî- Evet. Ebû Hâtim er-Râzî- Acaba bu beş ilkeden hangisi âlemi yaratmıştır? Ebû Bekir er-Râzî- Evet. Ebû Hâtim er-Râzî- Susma konuş! Bu mesele üzerinde konuşmak sus-maktan daha iyidir. Âlemin yaratılış sebebiyle ilgili olarak dehrîlerle aramızda çok tartışmalar olmuştu. (...)
Sayfa 310Kitabı okudu
Ben görüş ayrılığını bâtıl ve sapıklık olarak görmüyorum. Çünkü düşünen ve o doğrultuda çalışıp didinen biri, amacına ulaşamasa da doğru yoldadır. Düşünme ve araştırmadan başka bir yolla ruh arınamaz.
Sayfa 300Kitabı okudu
Reklam
Şairin dediği gibi: İlmimi al kullan, işine yarar Eksikse amelim sana ne zarar!
Sayfa 216Kitabı okudu
Eğer bir kimsenin bu din hakkında bir şüphesi varsa, bu dini bilmiyor ve doğruluğuna kesin inanmıyorsa, onun araştırma yapmaktan, gücü ölçüsünde düşünüp anlamaya çalışmaktan başka yapacağı bir şey yoktur. Böyle birisi, gücünü ve imkânını son noktasına kadar kullanacak olursa, doğruya ulaşmaktan mahrum kalmayabilir. Mahrum kalacak olsa bile yüce Allah’ın şânına en uygun olan, onu bağışlayıp affetmesidir. Çünkü kulundan güç yetiremediği şeyi istemez. Aksine, şânı yüce Allah’ın kullarına yüklediği sorumluluk onların sahip olduğu güçten daha azdır.
Sayfa 194Kitabı okudu
Çirkinlikten değil de mahrem olduğundan olmasın?
Bir de şu var ki, çoğu insanların ve halkın bu ilişkiyi kötü ve çirkin görerek gizlemeleri, yaptıklarında ise gizlice yapmaları, bu işin akıl tarafından da kerih kabul edildiğini göstermektedir. Zira bunun çirkin bir fiil olduğu hususunda insanların görüş birliğine varması ya doğuştan gelen apaçık bir duygu ya da eğitim ve öğretimle ilgili bir durumdur. Bu iki şıktan hangisi olursa olsun bizatihi çirkin ve iğrenç bir fiil olması gerekir.
Sayfa 164 - Cinsellik üzerineKitabı okudu
Allah başka dert vermesin :D
Bana söylendiğine göre bir gün açgözlülerden bir adam çeşitli yemeklerle donatılmış bir sofraya oturup büyük bir iştahla yer; tıka basa doyunca artık yiyemez hale gelir ve ağlamaya başlar. Neden ağladığı sorulunca, önündeki yemekleri artık yiyemediği için ağladığını söyler.
Sayfa 154Kitabı okudu
Reklam
Mademki en çok üzülen insanlar, sayıca sevdikleri en çok olan ve onları en çok sevenlerdir; öyleyse sevdiklerinden birini kaybeden, aynı ölçüde bir üzüntüsünü yitirmiş olur. Hatta ileride sevdiğinin başına bir şey geleceği korkusu ve tasasını çekmekten kurtulduğu için ruhen rahatlar. Bundan sonra meydana geleceklere karşı da dayanıklılık ve kararlılık kazanmış olur. O halde nefsi pek hoş karşılamasa da sevdiğini kaybetmek ona yarar sağlamış, tadı acı bile olsa huzur getirmiştir.
Sayfa 152Kitabı okudu
İşte kendisinden uzak durulması ve korunulması gereken asıl yalancı, onu yalan söylemeye zorlayan bir durum ve elde etmek istediği büyük bir şey olmadığı halde yalan söyleyen kimsedir. Çünkü değersiz, basit şeyler uğruna yalan söylemeyi hoş karşılayan birinden, çok büyük ve değerli şeyler elde etmek amacıyla yalan söylemesi daha çok beklenir.
Sayfa 140Kitabı okudu
Haset üzerine
Uzak ülkelerdeki o insanları nimete nail, amaçlarını gerçekleştiren kimseler olarak düşünüp bundan üzüntü duymak ahmaklık ve delilikse, yanı başındakilerin elde ettiklerinden üzüntü duymak da aynı şekilde deliliktir. Çünkü haset edilenler onun elindekini almamış, elde etmek istediği şeye ulaşmasına engel olmamış ve işlerini görmek için ondan yardım istememiş uzakta yaşayan kimseler durumundadır. Aralarındaki fark, sadece hasetçinin, yakınındakilerin durumunu görmesinden ve öbürlerinin durumunun bunlarınki gibi olacağını tasavvur etmesinden, onların da buradakiler gibi olacağını [kıyaslayarak] yakînen bilmesinden ibarettir.
Sayfa 128Kitabı okudu
Razi beyy, sakiinnn.. :D
Şöyle bir genel yargının bulunduğunu da biliyoruz ki, en ince zekayı ve bilgeliği ortaya koymada en üstün başarıya sahip olanlar, başka milletlerden değil, Yunanlılardan çıkmaktadır. Diğer milletlere nazaran onlardan aşka tutulanların daha az olduğunu bilmekteyiz. Bu durum, onların iddiasının tersini gerektirir. Yani aşkla uğraşanlar kaba tabiatlı ve geri zekalı kimselerdir.
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
Aşkın verdiği hazzı tam anlamıyla elde ettiklerini ve ona sahip olup paylarını aldıklarını sananlar apaçık bir hata ve yanılgı içindedirler. Çünkü elde edilen haz, ona ulaşmaya neden olan elem kadardır. Zaten bir kimse bir şeye tam sahip olursa, onu o yönde teşvik eden güç zayıflar, hızlıca durgunlaşıp sükûnete erer. Bu konuda haklı ve doğru bir söz vardır: Her varlık sahiplenilmiş ve her yasak câzip kılınmıştır.
Sayfa 114Kitabı okudu
İnsan için en değerli olan şey, doğasındaki isteklere boyun eğmek ve onlara köle olmak değil, düşünce gücünü kullanıp onu geliştirmektir.
Şunu da bilmelisin ki, şehvet düşkünleri bir süre sonra zevk alamaz hale gelirler; bununla birlikte ondan bir türlü vazgeçemezler. Mesela kadına, şaraba ve müziğe aşırı düşkün olanlar, -ki insan doğasında en güçlü şehvet bunlardır- düşkün olmayanlar kadar zevk alamazlar. Çünkü giderek bu hal onlarda sıradan bir alışkanlık durumuna gelir. Artık şehveti tatmin onlarda artı bir haz konusu değil, hayatın zorunlu bir gereği durumuna gelmiştir. Bu gibiler dinî ve dünyevî görevlerini lâyıkıyla yapamazlar. Öyle ki, her çeşit hileye başvurarak ve kendilerini tehlikeye atarak servet edinme hevesine kapılırlar. Sonunda bu kimselerin mutluluk beklentileri bahtsızlığa, sevinç umutları kedere ve lezzet arzuları acıya dönüşmüştür.
Bu âlemle ilişki kurmak için nefiste büyük bir arzu ve istek uyanmış ve şehvet duygusu da bu yönde nefsi tahrik etmişti. Fakat bu ilişki sonuncunda başına geleceklerden nefsin haberi yoktu. Âlemi meydana getirmek üzere heyûlâyı (şekilsiz madde) harekete geçirmeye çalıştı. Fakat bunu başaramayınca kâinâtta bir düzensizlik ve bir kaos ortaya çıktı. Şânı yüce Yaratıcı nefsin bu zavallı haline acıdı ve âlemi meydana getirmek üzere ona yardım etti. Böylece kâinât kaostan kurtulup kozmosa kavuşmuş oldu. Allah nefse acıdı, çünkü biliyordu ki, yaptığı bu işin acısını tadınca nefis tekrar kendi âlemine dönecek, sıkıntı ve huzursuzluğu dinecek, şehvet duygusundan kurtulup huzura kavuşacaktır. İşte nefis Allah’ın yardımıyla âlemi böyle meydana getirmiştir. Eğer Allah yardım etmemiş olsaydı nefis bunu başaramazdı. Nefiste de bu arzu ve istek olmasaydı âlem meydana gelmezdi.
Sayfa 312
267 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.