Böyle mütemadiyen titreyişine sebep sadece iliklerine kadar işlemiş olan ayaz degildi. Onun içinde kopan ve bütün azalarına sirayet eden bu titreyişin sebebi belki de biraz korkuydu.
Suat Derviş, namus ve ahlak anlayışının da sınıfsal olduğunu gösterir. Bu kavramları kendi gerçekliği içinde değerlendirir. Kadın ve ahlak arasında ki ilişkiyi sorgular. Edalı Şefika “namusu” için sevdiği adamı öldürürken, Cevriye yaşamı boyunca hiç namusunun olmadığını düşünür oysa ben namusluyum der. Namuslu olmayı kızlık zarıyla değil, “iyi”
Suat Derviş eserlerinde beni çeken ve aynı zamanda iten bir şeyler var. Çeken - samimiyeti, duyguları en derinine kadar ifade ede bilmesi, iten de galiba yarattığı kadın karakterler. Hemen hemen hepsi aşk için kendini tüketmiş, silikleşmiş karakterler oluyor genelde. Güçlü kadın imajı bulmak zor. Hep kaderin çemberinden geçmiş, sonu umutsuzlukla, facialarla biten kadınlar. Sinirleniyorum ister istemez okurken. Saflıklarına, bazen de aşkı hayatlarının en önemli yerine koyup kendilerini göz göre göre mahvetmelerine. Sinirleniyor olabilirim, ama oturup düşününce, kadınların özü bu: hissetmek ve hislere göre davranmak.. doğru tasfir, doğru tespitler, ama yine de üzücü hikayeler..