Doğaya ve doğa bilimlerine aşırı derecede ilgi duyan genç Frankenstein üniversite eğitimi sırasında birtakım inceleme ve araştırmalar yaparken kendisine yaratma ve varlıklara can verme gücünün verildiğini keşfeder. Bunun üzerine bir deney üzerinde çalışmaya başlar, günlerce hatta aylarca çalışır ama deney bittiğinde her şey umduğu gibi olacak mıdır?
Halihazırda sade sakin ve huzurlu bir hayat sürerken deneyin nihayetinde bu hal yerini korku keder ve gerilime bırakır.
Kitap kaşif bir gemicinin ablasına yazdığı mektuplarla başlıyor ve gemiyle iyice kuzeye doğru ilerledikleri bir gün bitkin bir halde buzulların arasında buldukları bir adamı gemisine almasıyla devam ediyor. Bu adam genç Frankenstein'dan başkası değil.
Frankenstein'ı ya da diğer adıyla Modern Prometheus'u duymayanımız yoktur sanırım. Oldukça başarılı bir kurgu. İçinde gerilimi, öfkeyi, sevgiyi, merhameti, kini, yalnızlığı ve daha birçok duyguyu barındırıyor. Yazarın duyguları yansıtma biçimi müthiş. Ceviriden kaynaklı bazı anlam bozuklukları mevcut kitapta. Sanırım bu da cümlelerin yoğun ve uzun olmasından kaynaklanıyor.
Kitabın sonlarına doğru aşırı heyecanlandım ve elimden bırakmak istemedim. Ayrıca sonlara doğru kitabın aslında bir metafor olabileceğini düşündüm. Yani insanın kendi içindeki seytaniyla olan mücadelesini anlatıyor olması oldukça muhtemel. Tabi bu benim fikrim.
Ayrıca uzun zaman önce yarım bırakmış olduğum bir diziyi de hatırlayıp yeniden başlama isteği duydum. Penny Dreadful adli bu dizide Frankenstein dan tutun da Dorian Grey'e kadar birçok karakter mevcuttu. İsteyenler bakabilir.