Fowles’un en çok konuşulan en önemli eserlerinden biri olarak geçiyor Fransız Teğmenin Kadını.
Bir aşk hikayesi okuyacakmışızcasına bizi hazırlıyor kitabın başlarında. Varlıklı ve genç nişanlısıyla evlilik hazırlıkları yapan aristokrat beylerden Charles ile toplum tarafından damgalanmış bir kadın olan Sarah arasında geçenleri konu alıyor.
Victorya dönemi; tutuculuğun, katı ahlak kurallarını had safhada olduğu kilise ile bilimin, zengin ile fakirin ve daha bir çok zıttın birbiriyle yarıştığı, sınıf ayrımı ve cinsiyet eşitsizliğinin zirvesinin yaşandığı, kadınların baskı altında tutulup görev bilincinde yetiştirildiği bir dönem.
Sarah dönemin kadına yüklediği normları, sınırları aşan, özgürlüğünü her şeyin üstünde tutan bir kadın. Toplum tarafından dışlanmış, yardıma muhtaç biriymiş gibi sahneye çıkıp, birden tüm dengeleri değiştirmesi kitabın en iyi noktalarından biri. Sarah ile Charles arasındaki ilişkiyi takip ederken bir ipin üzerinde yürüyormuşcası hissediyor insan. Arka planda muazzam bir bilgi birikimi. Fowles anlatıcı rolüyle dönemin sosyal, kültürel, toplumsal, ekonomik yapısını hikayeye görünmez iplerle örmüş resmen. Darwin teorileri, Thomas Hardy’nin yazıları ve Karl Marx cümleleriyle kitapta sıkça karşılaşıyorsunuz.
Uzun soluklu bir okuma oldu benim için. Tam tıkandım dediğim yerde Fowles’un ters köşesi olayları canlandırdı başka bir boyuta taşıdı.
Çokça okunan, konuşulan bir kitap ve 1981 yapımlı bir filmi de var. Özellikle Merly Streep’i Sarah rolünde görmek için izleyeceğim. Fowles okumaya da ilerleyen zamanlarda “Koleksiyoncu” kitabıyla devam etmeyi düşünüyorum.