Yazdığınız her satırın döneminizde toplatıldığını, yasaklandığını hatta en sıradan cümlelerinizin bile sansürlendiğini düşününüz. Ardından bu yazılar başka bir dönemde klasikler arasında yer alıvermiş. Bu durum bile parodikse, okuyacaklarınız çok ama çok ironik.
.
16.yüzyılın dogmatik kilise sistemine en aşağılayıcı tasvirle tükürükler fırlatmış bir devden daha başka ne güldürebilirdi ki insanlığı. Hele o insanlık ; insanlığın insanlığa en çok inandığı bir dönemde bunları okuduysa.
.
Ütopik bir hikayenin içindeydim, her satırı hiciv kokan. Tanımlamalar, hitaplar ve olay örgüsü açık saçık, küfür ve iğrenç diye tabir ettiğimiz kelimelerle dolu. Başlangıç bölümünde annesinin kulağından doğmuş #gargantua nın (kocaman, dev gibi anlamlarına geliyor) hayatının daha edepli kelimelerle anlatılması zaten saçma olurdu.
Tüm çocukluğunu taşlara dışkılayıp, her seferinde farklı bir otla temizlenen devimizin biraz yaş aldıktan sonra babası sayesinde aldığı eğitimlerle filozofa dönüşmesi kitabın okunası bölümlerine ulaşmanızı sağlıyor. İste bu kısmıyla kitaptan notlar almaya başlıyor ve beş yüz yıl öncesinde kaleme alınmış eserin klasik olma sebebini anlamış oluyorsunuz. Felsefe kitabı denmesinin en büyük sebebi son bölümüdür.
.
Denenesi bir macera, ayağa kaldıran bir final, mide bulandıran tasvirler. Ben sevdim. Belki siz de seversiniz #ilkaycabiryorum