Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok kitaplarını, Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok sözleri ve alıntılarını, Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok yazarlarını, Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Katczinsky'nin hakkı varmış:
İnsan bol uyku uyuyabilse harb, hiç de fena değil hani! Cephede uykunun lafı olamazdı; sonra her seferinde iki hafta, az zaman da değildi doğrusu.
Bu kitap; ne bir şikayettir, ne de bir itiraf.
Harbin yumruğunu yemiş, mermilerinden kurtulmuş olsa bile, tahriplerinden kurtulamamış bir nesli anlatmak isteyen bir deneme, sadece.
E. M. Remarque
Vosges’den Flandre'a kadar bütün cephenin dilinde dolaşan hikayelerden birini anlatıyor, Kat:
— Doktor muayene esnasında isimleri okur, karşısına gelenin yüzüne bakmadan:
“Sağlam! Cephede asker lazım bize!” dermiş.
Sıra tahta bacaklı birisine gelmiş, adam, doktorun önüne doğru yürümüş, doktor ona da, silahlı asker, demiş, çıkmış işin içinden. (Kat sesini yükseltiyor): Adam da doktora şöyle demiş: “Bir ayağım tahta! Ama cepheye gider de kellemi de kaybedersem bir tahta kafa yaptırtacağım kendime, ben de doktor olacağım.”
Onlar konuşup nutuk çekerek yazılar yazadursunlar, biz yaralananlarla, ölenlerin arasındaydık. Onlar vatan borcunun dünyada her şeyden üstün olduğunu söylemişlerdi. Oysaki biz can çekişme acısının daha da kuvvetli olduğunu öğrenmiştik bile! Ama sanılmasın ki bizler bozguncuyduk, kazan kaldırıcı, korkak, vatan hainleriydik! (Onlar bu sözcükleri pek bolkeseden harcıyorlardı). Hayır, vatanımızı biz de onlar kadar seviyorduk. Savaşa, gözümüz pek, seve seve katılmıştık. Ama yapmacıkla gerçekçiliği de ayırt edebiliyorduk. Gözümüz birden açılıvermişti. Böylece onların dünyasından ortada hiçbir şey kalmamış olduğunu gördük.
Ansızın korkunç şekilde yapayalnız bulduk kendimizi. Bu ateşten gömleği yapayalnız, bu çileyi yapayalnız çekmekten başka çıkar yolumuz yoktu.
"1918 Ekiminde vurulup öldü. Vurulduğu gün bütün cephe sessiz sakindi gayet; öyle ki, resmi tebliğler, batı cephesinde kayda değer yeni bir hadise olmadığı cümlesiyle yetindiler."
“Biz aile içinde öyle fazla şefkate alışık değilizdir. Derdi günü çalışmak, çile çekmek olan fakirlerde görüşmez böyle şeyler.Onlar şefkati öyle anlamazlar, hem bildikleri bir şeyi ikide bir açığa vurmaktan hoşlanmaz onlar.”
"Onları görenlerin; sıçrayışlarını, koşuşlarını, vurulup düşüşlerini görenlerin boğazına taş gibi bir şey oturur adeta. İnsanın bu derece aptal oldukları için, onları dövesi gelir; onları kucaklayıp, sizin burada işiniz ne, diyerek buradan uzaklaştırması gelir. Gri ceket, pantolon ve çizme giymişler; ama çoğunun üniforması öyle bol ki, üzerinden dökülüyor. Omuzları daracık, vücutları küçücük. Bu çocuk bedenlerine göre dikilmiş üniforma yok ki!"