6 Cilt

Gayr-ı Resmi Yakın Tarih Ansiklopedisi

Burhan Bozgeyik

Gayr-ı Resmi Yakın Tarih Ansiklopedisi Sözleri ve Alıntıları

Gayr-ı Resmi Yakın Tarih Ansiklopedisi sözleri ve alıntılarını, Gayr-ı Resmi Yakın Tarih Ansiklopedisi kitap alıntılarını, Gayr-ı Resmi Yakın Tarih Ansiklopedisi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Karabekir Paşa şöyle devam ediyor: "Fethi bey söz alarak bana gayet sert, kati cevap verdi: 'Evet Karabekir... Türkler İslamlığı kabul ettiklerinden böyle kaldılar. Ve İslam kaldıkça da bu halde kalmaya mahkumdurlar. Bunun için 'İslam kalmayacağız' dedi." "Ben de aynı sertlikle şu cevabı verdim: 'Fethi Bey, bu
Ali Şükrü Beye karşı resmi tarihin aldığı tavır, onu yokluğa mahkum etmek şeklindedir. Birçok kaynak, onun hakkında susmayı tercih etmiştir. Atatürk'ün Nutkunu inceleyenler, bir çok ferdi meselerden bahsedildiği halde Ali Şükrü Bey'in maruz kaldığı suikastten bir tek kelime bile bahsedilmediğini hayretle görürler.
Sayfa 307Kitabı okudu
Reklam
"Duvardaki Kan" filminde "devlete hizmet aşığı" olarak tanıtılan yahudi hahambaşısı, aslında İngilizlerin o gizli hedefini gerçekleştirmeye çalışıyordu. Heyetin başkanı İsmet İnönü, tek başına "hilafet kaldırma" sözü verecek mevkide değildi. Hatta, o günlerde TBMM'de hilafet lehine bir hava doğmuştu. Bizzat Mustafa Kemal Paşa hilafeti methediyordu. Mesela, Lord Gürzon'un tam Lozan'ı terk ettiği gün, meşhur Balıkesir Hutbesini irad etmişti. Binaenaleyh, İsmet İnönü Hayim Naum'a musbet bir cevap veremedi. İsmet'le işi bitiremeyen Hahambaşı hemen atlayıp Türkiye'ye dönüyor. O esnada İzmir iktisat kongresinde bulunan Mustafa Kemal Paşa ile görüşüyor.(a.g.e. s.273) 2.cilt
Sayfa 249Kitabı okudu
Cemal Gürsel'in başında bulunduğu ihtilalcilere göre, ülkede kardeş kavgası vardı. İktidar millete zulmediyordu. İnsan hak ve hürriyetleri gasbedilmis, millet istibdat altında ezilmişti. Bu duruma seyirci kalınamazdı. Milleti kurtarmak için biraraya gelen 38 kişilik askeri cunta, arzularını 27 Mayıs 1960'da gerçekleştirdi! İhtilalcilerin bu iddiaları 1960'dan çok, 1950'den öncesine yakışıyordu. Tek parti sultasında inim inim inleyen millet, istediğini seçmekten mahrumdu. Halinden şikayet ettiği halde önünde başka bir alternatif de yoktu. Çünkü ülkede tek parti vardı. Kendilerini "imtiyazlı sınıf" görenler, milleti de "koyun" olarak kabul etmişlerdi. Ne var ki bir "sürü" kabul edilen millet, eline geçen ilk fırsatta tek parti diktatoryasına son vermişti. Asıl ihtilal 14 Mayıs 1950'de olmuştu. Kendisine hiçbir hak vermeyenlere "yeter, söz milletindir" denilmişti. Tarihe "beyaz ihtilal" diye bu kansız değişme, milletin hür iradesiyle gerçekleşmişti. Bu ihtilale 38 kişi karar vermemişti. Ülkede ilk defa hür ve serbest seçimler yapılmış, millet topyekûn sandık başına gitmiş ve Adnan Menderes'in başında olduğu Demokrat Parti iktidara gelmişti. Milletin seçtiği parti iktidarda olunca elbette milletin istekleri de yerine gelecekti. Millet ilk defa hürriyet havası teneffüs etti. İlk defa vatandaş olduğunun farkına vardı. İbadetine, namazına, ezanına, Kur'anına müdahale edilen millet, ezanın DP iktidarınca asliyetine çevrilmesiyle adeta bayram etti. O gün kurbanlar kesildi, dualar edildi, gözyaşı döküldü 6. Cilt
Sayfa 173Kitabı okudu
Bilindiği gibi Mustafa Kemal Paşa istiklal harbi yıllarında fevkalade dindar gözükmektedir. Ankara'ya ilk geldiklerinde, memleketin eşrafına hitaben bir konuşma yapmıştır. Konuşmasının bir yerinde, İstanbul'u işgal eden kuvvetlerin, Türkleri zalim olarak vasıflandırmasına itiraz etmekte ve şöyle demektedir: "Milletimize bu yakıştırmada bulunan muarızlar insaf etsinler de dünyanın en büyük ve Medeni milleti olduğunu iddia edenlerden, dini İslamı sureti resmiyede tanımayan, İslamları Pazar gününü tatil günü ve mübarek suretinde tanımaya mecbur eden ve İslamların özel günü olan Cuma gününü resmen tanımayan milletler' olduğunu unutmasınlar."( Nutuk, c.3 s. 1183) M. Kemal Paşa, yukarıdaki cümleleri İtilaf Devletlerinin, "Türkler, Müslüman olmayan unsurları eşitlik ve adalet düsturuna uyarak idare edemezler" demesi üzerine söylemiştir. Böyle bir iddianın Türklere "zalim" demek manasına geldiğini ve bunun sonucunda iftira olduğunu belirten M. Kemal, Osmanlıların hiç bir zaman idaresindeki gayri müslimlerin inan ve ibadetlerine karışmadıklarını örnekleriyle anlatmıştır. 5. Cilt
Sayfa 154Kitabı okudu
Dönemin İçişleri Bakanı olan Şükrü Kaya laikliği izah ederken şunları söylemiştir: "Biz maddiyatçıyız. Kendi cemaatimizi öteki dünya ile ilgili her türlü endişelerden, Tanrısal ideallerden temizlenmiş olarak, kânunlarımızı maddi zaruretleri gözönünde tutarak yapmalıyız." Şükrü Kaya'nın ifade ettiği laiklik dünyadaki hiçbir standarda uymamaktadır. Çünkü laikliğin tatbik edildiği Batı ülkelerinde maksat dinin bütün izlerini yoketmek değil, din ve vicdan hürriyetini teminat altına almaktır. Şükrü Kaya'nın ifade ettiği tanım, materyalist bir anlayışın yanı sıra, inançsız ve dinsiz bir felsefeyi de içinde taşımaktadır. 5. Cilt
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
198 öğeden 141 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.