Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Toplu Öyküler

Gece Lambalarının Işığında

Kamuran Şipal

En Yeni Gece Lambalarının Işığında Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Gece Lambalarının Işığında sözleri ve alıntılarını, en yeni Gece Lambalarının Işığında kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her insanın güçlü ve güçsüz anları vardı; yıldızın parladığı, parlamadığı anlar. İnsanın boş bulunduğu anlar vardı. Bu anlarda neler olmazdı ki? Bir kapının vuruluşu, bir daldan koparak yere düşen bir yaprağın çıtırtısı, bir klakson sesi, arkalardan uzanan, gerçekte bir başkasına yöneltilmiş bir çağrı, yolda gidiyorken sokak lambalarının birden yanıverişi, insanın önü sıra yürüyen birinin insanın salt önü sıra yürüyüşü, sokakta oynamasına izin verilmeyen bir çocuğun pencereden dışarı uzanan başı, dışarda kimin kime söylediği belli olmayan bir söz, o zamana kadar başarıyla savunulduğu sanılan bir kalenin gereği gibi savunulamadığını ortaya koyar, tüm gizlilik ve saklılıklar Pandora ’nın kutusundan çıkar gibi dökülüp saçılır ortaya.
Sayfa 337Kitabı okudu
Bir gece uyuyamamak, neden uyuyamadığını bilememek. Sağdan sola, soldan sağa dönüp durmak yatakta, kitap okumak, uyuyamamak. Sonra fırlayıp kalkmak yataktan. Sırta nar çiçeği bir gömlek geçirmek. Issız yollarda bir o yana, bir bu yana seğirtmek. Neden seğirttiğini bilememek. Suç değil bir sabah pembe düşlerden uyanmak. Anımsamak: Saraylar, şatolar, billur avizeler, köşkler. Güzel bir kadının peşi sıra yürümek. Adımlarını kadının adımlarına göre ayarlamak. Suç değil tabii. Hani elinizdeki kırmızı gülü, bir kır kahvesinin önünden geçerken, masaların birinde oturan bir genç kıza doğru fırlatıp atmıştınız. Sonra kızın gülü hiç renk vermeden yerden alıp burnuna götürdüğünü, koklayıp masanın üzerine, hemen önüne bıraktığını izlemiştiniz. Düşlemiştiniz sonra; bir kayıkta siz ve bir başkası. Elinizi kayığın kenarından tuzlu sulara daldırmış, sonra kadifemsi bir yüze bir isim yazmıştınız. Sonra bir şarkı mırıldanmıştınız, bir gondola benzemişti kayık. Fenerler yanmış, fenerler sönmüştü. Suç değil tabii. Hani karşılarda bir tanker ışıklarını yakmış ve siz bir dünya gezisi düşlemiştiniz. Bir ada vardı; akşam olunca genç kızlar iri ateşböceklerini saçlarına örüyorlardı ve yanıp sönüyorlardı. Sonra bir ada daha: Kızlar geldiğinizi görünce koruluklara kaçmıştı. Sonra delikanlılar görmüştünüz; kumlarda genç kızların ve kadınların ayak izlerini görünce bir duvarla karşılaşmış gibi duruyor, dalgalar izleri silip götürene kadar bekliyor, sonra yollarına devam ediyorlardı. Ve bir anneye rastlamıştınız, oğluna “siz “ diye hitap ediyordu.
Reklam
Aynaya sırtını döndü. Üzerindeki nar çiçeği gömleği çıkarıp sandalyenin arkasına geçirdi. Kendini yüzüstü yatağın üzerine attı. Bir ara nar çiçeği gömleğin üzerinde yatar gibi bir duyguya kapıldı. Tuhaf bir ürperti belirti vücudunda. Gözlerinde nar çiçeğinden bir bluz canlandı. Bluzun peşine takıldı. Sokaklar içinden geçti. Nar çiçeği bluz durdukça durdu, yürüdükçe yürüdü. Derken aradaki açıklığı iyice kapattı. Bütün bedeni titriyor, oynuyor, kımıldıyor, kasların ve sinirlerin gerilmesinden yatak gıcırdıyordu. Ansızın bir boşluktan düşer gibi oldu. Yastıklara yorganlara sımsıkı tutundu. Bir nar şerbeti; biraz giderildi. “Nafile sevdiğim çocuk.” Kendi vücudunu saran kollar gevşedi.
Sayfa 310Kitabı okudu
Derken saat vurdu. Onu mu, on biri mi, sayamadım. Ama sanki vaktiyle düşünülmüş düşüncelerin, duyulmuş duyguların sorumluluğunu anımsatan tok ve sert sesler sönüp gitmeden bir kapı aralandı. Sırasını beklemiş oyuncular gibi, silik soluk hayaller birer ikişer dışarı kaydı aralıktan. Buzların çözüldüğünü, karanlıkların aydınlandığını duyar gibi oldum.
Sayfa 113Kitabı okudu
Hayalinde bilinmedik bir dosta bir mektup yazıyor, mektubuna Hesse’nin şu sözleriyle başlıyordu: “İnsanlar çiçekler gibidir. Birbirlerini anlamaları mümkün değildir. Olsa olsa bir yel estiğinde hafiften birbirlerine doğru eğilirler.” Ama pencereler kapanmış, perdeler çekilmiştir. Bir çift söz söylenmemiş, yürek biçimli eller birbirine el verememiştir. Dostluklar kurmak, kurulan dostlukları yürütmek ustalık ister. Şimdiye değin bu ustalığı bir türlü gösterememiş, hep yalnızlıklar içinde yaşamıştır. Çocukluğunda küçük bir kentin ıssız sokaklarında tek başına dolaşmış, sinema karanlıklarında yalnız başına filmler seyretmiştir. Yalnız odalarda, yalnız geceler geçirmiştir. Penceresinin camları gün geçtikçe tozlanıp dışarısını göstermez olmuş, o silmeyi unutmuştur
Gözlerini arkadaşının geleceği yöne çevirdi. Bomboş uzanıyordu yol. Kaldırımın kenarına oturdu. Elindeki paketi dizinin üzerine koydu. İçinde bir hoş duygular kımıldanmaya başlamıştı. Az öncesine kadar büyülü havasını yaşadığı yeni bir hayata atılıyor olmanın tüm güzelliği ve çekiciliği birden uçup gitmişti. Altındaki kaldırım taşının soğuğundan başka bir şey hissetmiyordu şimdi. İlerde arkadaşıyla birlikte yaşayacağı hayatı, zihninde değişik tablolar halinde tasarlamaya çalıştı. Tabloların her zamanki sevimliliği ve sıcaklığı yoktu; soluk, renksiz, ölgün, adeta verilen bir buyruğa uyar gibiydiler.
Reklam
Aynaya baktınız ve kendinizi güzel buldunuz. Kendinizi tanıdınız aynada. Kollarınızı boynunuza dolamak istediniz. Durgun ve berrak bir pınar gibiydi ayna. Henüz yaylalarda ve kırlarda otlayan hiçbir hayvanın, havada uçan hiçbir kuşun ağzı ve hiçbir yaprağın dokunuşu sularını bulandırmamıştı. Nar çiçeğiyle donatılmış boyuz, bal rengi gözler ve yasemin beyazlığında dişler ve seyrek rastlanır bir mermerden yontulmuş esmer bir yüz karşısında vecde daldınız; birçok defa içinizi yakıp kavuran bir arzuyla kendi kendinizi sarmak istediniz. Ama her seferinde aynanın yüzü aşılmaz bir duvar gibi dikildi karşınıza, sizi kendinizden çekip aldı.
Sayfa 338
Anlaşıldı; tangoyu öğrenemediğin gibi sevginin ne olduğunu da öğrenemeyeceksin!
93 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.