Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hangi Meslek-i Felsefeyi Kabul Etmeliyiz? ya da Darulfünun Efendilerine

Gençlere

Filibeli Ahmed Hilmi

Gençlere Gönderileri

Gençlere kitaplarını, Gençlere sözleri ve alıntılarını, Gençlere yazarlarını, Gençlere yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Medeniyet Pazarını Biliyor Muyuz?
Hayır! Bir kısmımız Avrupa'yı uzaktan, gözlerine taktığı gaflet ve hayal gözlüğü arkasından görüyor. Bunlara göre Avrupa demek “mükemmel eğlenilen, pek şık elbiseler giyilen, anlaşılmaz şiirler yazılan, türlü renklerde içkiler içilen, insanlıktan başka bir şeyin yürürlükte olmadığı; taassuptan, zulümden azade, her türlü şaibeden uzak bir marifet ve insanlık cenneti" demektir! Avrupa'ya gidenlerimizin çoğu da onun okullar, kütüphaneler, müzeler gibi yüce yapılarını; bulvarlarını, seyranlıklarını, gezinti yerlerini, gazinolarını görüyor. En hissiz bir adamı bile titretecek sefaletlerini, en ahlâksız bir adamı utandıracak rezilliklerini görmüyor. Görmüyor ki o muazzam yapıların temeli açlıktan ölenlerin, sürüne sürüne gidenlerin kemikleri üzerine kurulmuştur. Görmüyor ki, o cennet görünümlü bahçeler sefil insanların gözyaşlarıyla sulanıyor! Bir lokma ekmek için yerin dibinde çalışanları; ailesini geçindirmek şöyle dursun, yarı aç yarı tok ölümün elinden kurtarmak için takat tüketir bir hâlde çalışanları görmüyor. Gaflet içindeki gözlerine bir saadet serabi görünüyor. Basiretle bakmıyor ki sefalet cehennemini görsün! Bunları göremediğinden bu hâlleri meydana getiren fikirleri ve amilleri de göremiyor ve yine göremiyor ki Avrupa pazarından taklit ederek aldığı ve zavallı vatanına bağışlamaya çalıştığı yaldızlı malların çoğu işte o amiller ve fikirlerdir!
Sayfa 38 - Büyüyen Ay, 2017Kitabı okudu
Taklit ve Seçim
Avrupa’nın marifet okyanusundan bir damla alabilenimiz Doğu’yu, Doğuluları, daha açık söyleyelim, milletini pek aşağılık ve cılız görüyor. Milletini reddettiği için milleti de onu reddediyor. Batı taklitçisi yarı aydın, çevresinin yabancısı kalıyor.
Sayfa 34 - Büyüyen AyKitabı okudu
Reklam
İrade kudreti bir ideale ulaşmayı şiddetle arzulamak, güçlükleri ve zahmetleri kavramaktır. İçtimaiyyat (toplumsallık), şahsi menfaatleriyle, mensup olduğu topluluğun menfaatlerini aynı değerde görmek ve bu husustaki dengeyi kaybetmemektir. Ameli fikir (pratik fikir) ise ideale, en mümkün ve kestirme yoldan gitmektir. Usûl ve idealle birlikte varlığı en gerekli olan şeyler bunlardır. Ne yazık ki bunlar bizde yok. Bizde, içtimaiyyet (toplumsallık) yerine şahsilik var. Şahsilik, her ferdin yalnız kendi faydasını gözetip içinde bulunduğu topluluğun faydasını ve hukukunu küçümsemesidir. Bizde irade kudreti yerine kendini beğenmişlik var. Kendini beğenmişlik kendi kendine böbürlenmenin en çirkin şeklidir ki, herkesin kendi aczini ve noksanını bile fazilet sayarak, kendini herkese üstün tutması demektir. Amelî fikir (pratik fikir) yerine, karmakarışık nazariyelere düşkünlüğümüz var. Bunun resmi işlerdeki sonucu "kırtasiye ve havale" usûlü; özel işlerde sonucu ise şaşkınlıktır. En basit bir mesele hakkında kırk tane çözüm usûlü bulmak, yüz tane nazariye icat etmek ve nihayet bu nazariyeler içinde boğulmak, işin içinden çıkamamak bize mahsus hâllerdendir.
Sayfa 30 - Büyüyen Ay, 2017Kitabı okudu
Uzun zamanlardan beri Doğu'da hüküm sürmekte olan usulsüzlüğün artık bizde irsi bir eksiklik şeklini aldığına şüphe etmemeliyiz. Usulsüzlüğün uğursuz sonuçlarından biridir ki, Doğu'nun serveti ve zekâsı yok olup gidiyor. Her insan bir kuvvettir. Bu kuvvet bir usûl dairesinde düzgün bir hedefe doğru belirli bir amaç için harcanmazsa, israf edilen bir kuvvet demek olur. Bir şeyin değerini ölçebilmek için onu diğer bir şeyle ve hatta zıddıyla mukayese etmek gerekir. Bizdeki üsülsüzlük o derece yaygındır ki, bu durum bizi usûlün yokluğunu anlamaktan bile alıkoyuyor. Fizan'da bulunduğum sıralarda İngiltere'nin Bornu Valisi Mister Hanns Vischer'la görüşmüştüm. Üç ay devam eden 4 karşılıklı tanışma ve arkadaşlık süresi içinde bir İngiliz ile Doğulu arasındaki farkın büyüklüğünü son derece büyük bir hayretle anladım. Bu büyük fark, bir İngilizin "makine adı verilecek derecede düzenli bir şekilde ve bir usûl dairesinde hareketinden ve bir Doğulunun ise tamamen düzensiz ve usulsüz tavırlarından" ileri geliyordu.
Sayfa 24 - Büyüyen Ay, 2017Kitabı okudu
64 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Gençlere
Gençlere
Filibeli Ahmed Hilmi
Filibeli Ahmed Hilmi
Filipelinin Meslek diye tabir ettiği kavram aslında yol , istikamet manası taşır . Gençlere , lafzı ise Darülfünun talebelerine yöneliktir , Dönemin felsefi akımları üzerine bilgi aktardığı eserde , geri kalmışlığımızın başlıca sebepleri olan cahilene sofuluk ve taasupça Avrupa taklitçiliği olduğunu düşünür, ve yol ( Meslek ) olarak kendisine en yakın olan fikrin, feraha , saadete erişimimizin takamül ile olacağını düşünür.
Gençlere
GençlereFilibeli Ahmed Hilmi · Büyüyenay Yayınları · 201773 okunma
Avrupa hayali...
En hissiz adamı bile titretecek sefaletini , en ahlâksız bir adamı utandıracak rezilliklerini görmüyor. Görmüyor ki o cennet görünümlü bahçeler sefil insanların gözyaşları ile sulanıyor !
Reklam
Gençlik , ancak ihtiyarlık zamanında yüksek değeri takdir edilen bir nimettir.
Dinî işlere ve hususlara karşı kayıtsız kalmak, dinî idareyi İsrailiyat veyahut nakliyattan başka sermayesi olmayanların eline bırakmak millî yükselişe mani olan en helak edici bir engeldir. Yüce dinî duygu, İslâmın birliğine ve yükselişine, insanın saadetine ve tekamülüne âlet olmazsa, mahiyetini kaybederek cehalet ve sefalete sebep olur. Bu ince noktayı da gençler unutmamalıdır. Memleketimizde en helak edici durum, hikmetsiz ve şeklî (sûrî) bir taassupla mukallidâne (taklitçi) ve çocukça bir dinsizliktir. Kısacası, üniversiteli gençlerin ayırıcı özelliği ne cahilâne sofuluk ne de mukallidâne (taklitçi) dinsizlik; sadece hak ve hakikat olmalıdır.
Sayfa 56 - Büyüyenay Yayınları
Taklit - Seçim
Taklit, seçme ve mukayese gibi fikri işlemlerden ziyade içgüdüyle yapılır. Şu halde taklit, hem fikri seviyesi ve hem fıtri istidadı aşağı seviyede olan kavimlerin, daha medeni ve mütekamil olan kavimlere karşı alacağı vaziyettir. Taklit eden, her vakit araştırıp sorgulayanın seviye bakımından aşağısında ve onun karikatürü halinde kalmaya mahkumdur. Ne yazık ki biz, Avrupa ma'rizine (pazarına) çoğunlukla taklit sermayesiyle gidiyor ve bizden uyanış ve saadet kelimelerini bekleyen bütün bir millete acı bir alaycı gülüş getiriyoruz. Avrupa'nın marifet okyanusundan bir damla alabilenimiz Doğu'yu, Doğuluları yani milletini pek aşağılık ve cılız görüyor.
Sayfa 34 - Büyüyenay
Meslek-i tenkid (kritisizm), bazen şüpheciliği hatırlatacak kadar renksizdir veyahut renkten renge girer. Özellikle de fikirlere sonuç vermemek ve tahrip ettiği duygu ve fikrin yerine bir şey koymamak bu doktrinin ayırt edici özelliğidir.
Sayfa 48
Reklam
Meslek-i ispat (pozitivizm), kesin olmayan varsayımları kabul etmeme iddiasıyla işe başladığı halde bütün nihai hükümlerini o tür varsayımlara dayandırdığından ve nihayet aşırı şüphe ile kat'iyyete (dogmatizme) eğilim gösterdiğinden, o da eleştiriden ve itirazdan azade kalamaz.
Sayfa 48
Materyalizm, bilimsel fikre ve bilimin esaslarına aykırıdır. Zira hiçbir surette ispatı mümkün olmayan varsayımlar üzerine bina edilmiştir. Bundan başka bu doktrin usulen dogmatiktir.
Sayfa 48
Cenab-ı Hakk'ı inkar ettiği halde cin ve hayalet korkusundan bir odada yalnız yatamayan materyalistlerimiz de var!
Sayfa 42
Şimdiki durumumuzdan (ki asla lüzumu hissine umûmiyetle inanmış değiliz) hiçbirimiz memnun değiliz. Her birimiz her şeyden şikâyetçiyiz. Bir şey olmak istiyoruz. Lakin ne? Bu sorunun cevabını şimdiye kadar bulamadık. Burasını itiraf edelim. Eğer itiraf etmezsek yine bu soruya cevap bulmak arzusunda olmadığımız ortaya çıkar. Aslında bu soruya hiç cevap vermedik değil. Hatta çok parlak, gönül okşayıcı, cazibeli cevaplar verdik: Vatanı imar etmek, milleti yüceltmek, seviyeyi yükseltmek, ahlâkı saf hâle getirmek, ilerlemeyi (terakiyi)yi temin etmek ve diğerleri. Bu genel fikir ne derecelerde cazibeli ve parlaksa, usûl ve gaye olmaksızın o derece manasız ve belirsizdir.
Sayfa 28
Bir toplumda muntazam bir usûl ve gaye görülebilmesi için o toplumun düşünen fertlerinde, etkili insanlarında öncelikle şahsî ve sonra da umumi usûller ve gayeler bulunması gerekir.
Sayfa 29
88 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.