Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Glanz und Elend der Kurtisanen I

Honore de Balzac

Sayfa Sayısına Göre Glanz und Elend der Kurtisanen I Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Glanz und Elend der Kurtisanen I sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Glanz und Elend der Kurtisanen I kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Din adamı ona bir bardak şerbet uzattı ve sordu: "Kendinizi daha iyi hissediyor musunuz?“ Anlaşılan bu adam böylesi tuhaf evleri çok iyi tanıyordu, çünkü kendi evindeymiş gibi hiç yabancılık çekmiyordu. Bu her yerde kendi evinde gibi olma hissiyatı krallarda, fahişelerde ve hırsızlarda bulunur.
Zavallı kızcağız din adamının sert ses tonundan dolayı titredi, ama uzun zamandır şiddetin artık şaşırtmadığı insanın titreyeceği kadar.
Reklam
Esther'in şimdi şiddetli bir tiksinti duyduğu hayatı yaşayan kadınlar (fahişelik) sonunda erkeklerin dış görünümüne karşı bir kayıtsıtlığa ererler. Sanatın her kuralına karşı kayıtsızlaşmış bugünün edebiyat eleştirmenine benzerler (benzeştikleri cok daha fazla şey vardır). Eleştirmenler o kadar eser okumuş, o kadarının yanlarından geçmesine tanık, yazılı sayfalara o kadar alışkın, o kadar gelişime şahit olmuş, o kadar dram görmüş, o kadar yazı yazmışlardır ki kendilerine aslında ne düşündüklerini sorup bilmeden; ve sanatın kendisine kişisel dostluk ve düşmanlık uğruna o kadar çok ihanet etmişlerdir ki, sonunda herşeye karşı bir tiksinti uyanır onlarda ve fakat bundan dolayı eleştirmenlik işini bırakmazlar. Böylesi bir eleştirmenin kendisinin bir eser yazması için bir mucize olması gerekir, tıpkı pak ve asil bir sevginin bir fahişenin kalbinde oluşması için bir mucizeye gerek olduğu gibi.
Evet, kötü de olsa bir anne eksik başında...
Görüntünüzde ve kiyafetinizde Paris'lilerin tanıdığı ve sizin kim olduğunuzu (fahişe) hemen bildiren bir şey var. Siz hiç sokakta ya da meydanlarda annesinin yanında yürüyen mütevazi ve namuslu genç varlıklarla karşılaşmadınız mı?... "Malesef evet! Anneyle kızının görüntüsü bizim için en büyük eziyettir - çünkü o zaman, vicdan azabı kalbimizin derinliklerinden yine kalkıp gelir ve bize eziyet eder... Ah, çok iyi biliyorum bende (yaş 17) neyin eksik olduğunu."
Fransa'da istisnadır, imkansızdır dememek için öyle diyorum, o meşhur 30 mükemmelliği bir kadında toplanmış görmek. Bir pers şiirinde geçen güzelliğin bu 30 mükemmelliği, söylendiğine göre bir serailde (yerel halk yöneticisinin sarayı) bir sütunda kazılıymış, ve bir kadın tastamam güzel olmak için bunlara sahip olmalı. Fransa'da bu tastamam güzellik enderdir, oysa bazı özelliklere sahip güzel kadın çok bulunur. Ama heykeltraşların yakalamaya çalıştığı ve Diana ve Kallipygos gibi eserlerde çok az da olsa yakaladığı bu mükemmel güzellik aslen Yunanistan ve Küçük Asya (Mezopotamya) da bulunur. Esther insanlığın bu beşiğindendi aslen, bu güzelliğin anavatanındandı: annesi Yahudi idi.
Yahudiler başka milletlerle birlikte yaşamaktan dolayı çokça bozulmuş olsalar da, bol kavimlerinin arasından Asya güzelliğinin erdemli tiplemesine sahip kişiler çıkmaktadır. Yahudiler ya korkutucu bir çirkinliğe sahiptirler ya da Ermeni hatlarının onurlu çizgilerine sahiptirler.
Reklam
"Öyleyse sizi öldüren ondan ayrılık?“ Bir cevap vermek yerine mezarın soluğunu hisseden hastalar gibi yere eğdi başını Esther. " Ya onu bir daha görürseniz?" " Yaşam anlamına gelirdi bu", diye karşılık verdi. "Yalnızca ruhunuzla mı düşünüyorsunuz onu?" (Bedensel bir arzu da var mı?) "Sevgi parçalanmaz ki."
Bir siyasetçi ne kadar güçlü olursa olsun (onun yerine) kadınlarla mücadele edecek bir kadına ihtiyaç duyar yanında, tıpkı Hollanda'lıların elması elmasla yonttuğu gibi.
Ne yaparsanız yapın, hırsla bir hedefe odaklanmış bir yaşam sürdüğünüzde, hiç beklemediğiniz bir anda (hayatınızı altüst edecek) bir kadınla karşılaşırsınız.
Hayat benim için dönüşümlü olarak ya Cennet ya da Cehennem. Ama tesadüfen bir zaman, ne o ne de o olduğunda, sıkıyor beni, ben sıkılıyorum o zaman...
Reklam
Görüldüğü gibi İspanyol adam da Napolyon, Muhammed ve büyük siyasetçiler gibi kaderci bir anlayışa sahipti. Çok tuhaf bir durum değil mi, neredeyse tüm eylem adamlarının fatalizme (kaderciliğe), düşünürlerin çoğunluğunun da bir kader inancına sahip olması.
Sayfa 101Kitabı okudu
Demek ki biz de Paris'liyiz... (=
Paris'li erkekler ve bilhassa kadınlar güzel bir gecede ormanda böylesi bir gezintinin çekiciliğini bilmezler. O sukunet, ayışığının oyunları ve yalnızlık insan üzerinde canlandırıcı bir banyo etkisi yapar.
Sayfa 107Kitabı okudu
Baron o zamanlar bile altmış yaşını geçtiğini itiraf ediyordu. Kadınlara karşı iyice duyarsızlaşmıştı, bilhassa kendi karısına karşı. Aşkı tatmadığıyla övünürdü, çünkü aşk adama yalnızca aptalca şeyler yaptırırdı ona göre. Kadın konusunu kapadığıyla övünür ve hiç çekinmeden en melekimsi olanının bile bulunduğu değere sahip olmadığını söylerdi, hatta (kadın) bedava olsa bile. [...] Herşeyi satın almıştı baron kendine, herşeyle tanışmıştı: yabani aşkı, oynanan ve bencil aşkı, avantaj arayan ve kibirden doğan aşkı, keyfe dayalı aşkı, utangaç ve evlilik aşkını, eksantrik aşkı... yalnız hakiki aşkı tatmamıştı, ve şimdi hakiki aşk, kartalın kurbanının üstüne çullandığı gibi onun üzerine çullanıyordu.
Sayfa 113Kitabı okudu
Hangi Said bu?
Sınırsız itaatin sayısız sınamalarında, ki bunlar Muhammed'in Said'inkine benziyordu, yavaş yavaş Lucien Jacques Collin tarafından kontrol altına alındı.
Sayfa 130Kitabı okudu
"Bir barut fıçısının üzerinde sigara içiyorsun" (dedi Lucien). "Incedo per ignes!" diyerek güldü sahta rahip, "bu benim mesleğim".
Sayfa 131Kitabı okudu
395 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.