Yaşadığımız dramların yaratıcıları olduğumuzu kabul etmemizi gerektirir. Sorumluluk almak demek yaşam deneyimlerimizden ders almak ve bize kazandırabileceği yetenekleri keşfetmektir. Her deneyimin, acı dolu olsa da, bize öğreteceği bir ders vardır. Eğer başkalarına karşı herhangi bir suçlama veya içerleme hissediyorsak, mutlaka bu duygunun üzerine giderek altında yatan gerçeği ortaya çıkarmalıyız. Tersi durumda bu duygular bize zehirlemeye devam eder, öz değerlerimizi atlayarak hayallerimizdeki yaşamı sürmemizi engeller.

Her şey ve hiçbir şey olduğumuz gerçeğine teslim olduğumuz anda hikayemizin içini ve dışını da aynı anda kucaklamış oluruz, tıpkı gölgeyi ve ışığı da beraber kucaklamak gibi...
Tüm yaşamımız boyunca birtakım hisler, inançlar ve çıkarımlara sahip oluruz ve tümünü de hikayelerimizde biriktiririz. Egolarımızın içinde yer aldıklarından, hikayelerimiz ağırdır, aynı şekilde egolarımız da!
Her şey ve hiçbir şey olduğumuz gerçeğine teslim olduğumuz anda hikayemizin içini ve dışını da aynı anda kucaklamış oluruz, tıpkı gölgeyi ve ışığı da beraber kucaklamak gibi. Işte o zaman, tam ve bütün oluruz. Bilip, tanıdığımız bir dünyanın ötesine geçip kendimizi açarız.
Bütün acılarımızın bir amacı vardır! Bu amaç öğreticidir, rehberdir, dünyaya hizmet etmemiz için gerekli bilgeliği sağlar. Oysa bizler travmalarımızı, yaralarımızı kendimizi yermek, küçültmek için kullanırız.