İnsan aklının çok boyutlu yapısıyla, insan karakteri arasında ilişkiler var. İnsan aklının 'teorik', 'denetleyen', 'anlayan', 'şiirleyen', 'erotik', 'bağlanan', 'eleştiren' akıllardan oluştuğunu söylemiştim. 'Teknoloji yoğun çağımız'da, bu akıllar, 'çevreden' ve 'ortamdan' gelen etkilerle, çeşitli insan 'tip'leri ya da 'karakter'i oluşturuyor.
Hüzün 'biz'e özgüdür. Osmanlı'nın yaşadığı, Cumhuriyet'te yaşamakta olan bir ruh durumudur. Batı dillerine, olanca derinliğini vererek çevrilebileceğini sanmıyorum. Hüzün, bir 'ardından bakma'dır. Yaşanana. Yaşananın tortusuna. Yaşanmış gerçeklikle birlikte titreşmektir. Yaşanmış üstüne bir yoğunlaşmadır. Yaşanmışın yarı belirsiz
Garipler her çağda azdılar. Çağlarındaki haksızlığı, zulmü, kabalığı anladılar. Hıyarları tanıdılar, onlara tahammül ettiler, anladılar. Garipler, tuhaf insanları olarak kaldı, çağlarının. Sınıflandırılamadılar. Saraydan da gelebiliyorlardı, sokaktan da. Bu dünyanın yabancılarıydılar; dikiş tutturamayanları. Elbette tutunamadılar. Her tutunamayan
Neden hıyarlar var dünyada? Yanıt basit: Dünya bir bostan. Peki, neden gülistân değil? Hiçbir zaman olmadı, belki. Kavga, güç elde etme savaşı, sahip olma kaygısı ile yaşanan çatışmalar. Ben merkezli, kültür merkezli, ırk merkezli dünya görüşleri... Yaşam kavgasının aman vermez zulmü altında ezilen insan, tarihi boyunca hıyarlığını inceltecek
Hangi yaşamın erenleriyiz? Hangi yaşamın yolcuları? Nereye doğru yürüyoruz? Böyle sorular tuhaf mı geliyor size? Öyleyse 'gerenler'densiniz. Durup yaşamınızı seyredecek, onu yeniden gözden geçirecek gönlünüz yok. "Sırası mı böyle soruların?" diyorsunuz belki. Peki, bu gerginlik niye? Neden geriyorsunuz kendinizi? Yaşamınızı? Günlük
Usta insan her zaman oldu. Bir işi iyi yapan, başaran, deneyimlerinden öğrenmiş, deneyimlerini aktarabilen becerikli insanlar. Her ustanın bir 'işi', bir becerisi var. Her beceri sahibinin ustalaşamadığını biliriz. Yetenekli olmak yetmiyor. Sabır, direnç, kararlılık, uzun yıllar yaşanan yaşantılardan devşirebilme gücü: Usta; yetenek, emek, bilgi
Çelebi, tarihsel ve kültürel çağrışımları yoğun olan bir sözcük. Çağımın insanlarını tanımada, belli özellikleri olan bir grup insana 'çelebi' sözünü yakıştırmaktan çekinmiyorum. Garipler ve mahzunların yanında yer alırlar. Garipler kadar yalnız, mahzunlar kadar yoğun hüzün yaşayan insanlardan değildirler. Çelebilerin dikkat çekici özelliklerinden
Teknoloji yoğun dünya değişiyor hızla. Akıl diye bildiğimiz, 'tek' olduğunu sandığımız gücümüz, bileşenlerine ayrılıyor: Ben yazılarımda adlarını anıp duruyorum, teorik aklın yanında denetleyen, anlayan, şiirleyen, erotik, bağlanan, eleştiren akıllar, ortak akılla düzenleniyor. 'Akıl bölünmesi' ya da 'çoğalmasının' ardında, farklı boyutlarıyla
Felsefe araştırmalarımda iki bin beş yüz yıldır Batı düşüncesini besleyen tüm kaynaklara kendimi açık tuttuğumu düşünüyorum. Sanatı, folkloru, söylenceleri, bilimsel çalışmaları felsefe ufkumun dışında tutmuyorum. Şu ânda dünyaya egemen olan düşünce akımlarının hiçbirine kendimi kapatmıyorum. Hiçbirinin de ardında değilim.
Marksist düşünmenin insana, emeğe verdiği önem; analitik düşüncenin, düşüncelerin açıklığına, tutarlılığına karşı duyduğum kaygı; varoluşçu düşüncenin insanın önüne açtığı ufuk, ilgimi çekti, çekmekte. Kendimi, “Kendi kendisinin efendisi olamayan insan, efendisiz bir dünyada yaşayamaz” temel görüşünden yola çıkan, geçmişte ve çağımızda egemen benzerlerinden farklı, bir ‘anarşist’ sayıyorum. İronik bir deyimle ‘sürdürülebilir isyandan’, ‘müeddep’ bir isyandan yanayım. Bu amaçla kendi dilimden, bu toprakların kültüründen beslenen “Gönül Felsefesi” denen bir yaşam biçimini, tüm çelişkileri, acıları, gariplikleri ve yalnızlığı ile yaşamaktayım.
Sayfa 193 - FELSEFE-FELSEFECİLER, Felsefede Türkiye ile Kendimi ArıyorumKitabı okudu
“Gittikçe daralan anlama ve yaşama ufkumuzu açmak için, ötelere açılmaya çabalayan denemelerle arayışım sürüyor. Daha önce de söylediğim: Belâmı ya da fenâmı buluncaya dek sürecek.”
(Sunu, Ağustos, 2002, Ankara, s. 9)
Akıl, İnsan Yüzleri, Ruhun Ufukları, Ahlâk, Teknoloji, Bilgi-Bilim-Eğitim, Felsefe-Felsefeciler, Yaşama Tavrı başlıklı bölümlerde