Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Jacques Derrida ile Julia Kristeva Arasında Söyleşi

Göstergebilim ve Gramatoloji

Jacques Derrida

Sayfa Sayısına Göre Göstergebilim ve Gramatoloji Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Göstergebilim ve Gramatoloji sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Göstergebilim ve Gramatoloji kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Göstergelerin her bakımdan nedensiz olanları başkalarından daha iyi göstergebilimsel sürecin idealini gerçekleştirirler. İşte bunun için dil (langue), dışavurum sistemlerinin en karmaşığı ve en yaygını, aynı zamanda hepsinin en karakteristik olanıdır ve bu anlamda dil kendine özgü bir sistem olsa da, dilbilim bütün göstergebilimin genel patronu olabilir."
Sayfa 38 - afa
"İnsana doğal olan sözlü dil (langage parlé) değildir, ama bir dil kurma özelliğidir (faculté) yani birbirlerinden ayırdedilir olan bir göstergeler sistemi...", yani tözden örneğin sesçil tözden bağımsız olan kod ve artikülasyon olanağı (possibilité)."
Sayfa 39 - afa
Reklam
Gösterge kavramı (gösteren/göste­rilen) kendi içinde, sesçil tözü ayrıcalıklı kılma zorunluluğunu taşır ve dilbilimini göstergebilimin patronluğuna yükseltir. Konuşan ses (la phoné) gerçekten, gösterilen kavramın düşüncesi ile en yakından, en mahrem bir şekilde birleşmiş olarak kendini bilince veren, gösteren maddesi­dir. İnsan sesi (la voix) bu görüşe göre, bi­lincin ta kendisidir.
Sayfa 39 - Afa Yay. 1.Baskı, Ekim 1994
Ben konuştuğum za­man, yalnızca düşündüğüm şeyden ötürü var olduğumun, bilincine varmıyorum, ama düşüncemin ve "kavramın" en yakı­nında, dünya içine düşmeyen, dışarı ver­dikçe duyduğum- anladığım (j'entends), benim salt ve özgür kendiliğindenliğime (spontanéité) dayalı gibi görünen, hiçbir aleti, aksesuarı, dünyadan almana hiçbir gücü kullanmayı gereksindirmeyen, bir göstereni de muhafaza ettiğimi biliyo­rum. Yalnızca gösteren ve gösterilen bir­leşmiş gibi olmuyor, bu karışıklıkta göste­ren kavramı, kendi olduğu gibi, kendi bulunuşundan başka hiçbir şeye gönderme yapmadan, kendi kendisini sunmasına bırakmak için, kendini silmiş veya saydam­laştırmış gibi oluyor. Gösterenin dışsallığı indirgenmiş gibi oluyor. Tabii ki, bu dene­yim bir tuzaktır, fakat öyle bir tuzak ki onun zorunluluğunda (nécessité) bütün bir yapı, (structure) veya bütün bir dönem kendini örgütlemiştir; bu dönemin derin­liklerinden bir göstergebilim kendini öyle yapılaştırmıştır ki, temel kavramları ve ön varsayımları Platon’dan Husserl’e Aristoteles’ten, Rousse au’dan Hegel'e vb., kadar açıkça saptanabilinir.
Sayfa 39 - Afa Yay. 1.Baskı, Ekim 1994
Tertemiz..
"Ben konuştuğum zaman, yalnızca düşündüğüm şeyden ötürü var olduğumun, bilincine varmıyorum, ama düşüncemin ve "kavramın" en yakınında, dünya içine düşmeyen, dışarı verdikçe duyduğum- anladığım (j'entends), benim salt ve özgür kendiliğindenliğime (spontanéité) dayalı gibi görünen, hiçbir aleti, aksesuarı, dünyadan almana hiçbir gücü kullanmayı gereksindirmeyen, bir göstereni de muhafaza ettiğimi biliyorum."
Sayfa 40 - afa
"Göstergebilimin yerini tam olarak belirlemek psikologa aittir."
Sayfa 42 - afa
Reklam
"Modern dilbilimciler ve göstergebilimciler, Saussure’de veya en azından bu Saussure’cü psikolojizmde kalmamışlardır. Kopenhag okulu ve bütün Amerikan dilbilimciliği onu açıkça eleştirmiştir. Fakat, benim Saussure üzerinde ısrar etmem sadece, onu eleştirenlerin bile Saussure’ü genel göstergebilimin kurucusu olarak tanıdıklarından ve ona kavramlarının çoğunu borçlu olduklarından ötürü değildir. Bunun nedeni her şeyden çok Saussure’de yalnızca, gösterge kavramının psikolojist (ruhbilimci) kullanımı eleştirilemeyeceğindendir."
Sayfa 42 - afa
Ben kesin bir kopuşa (la rupture), bugün sık sık denildiği gibi, epistemolojik bir kesintinin (coupure) biricikliğine (unicité) inanmıyorum. Kesintiler, her zaman kaçınılmaz bir şekilde, çözmeğe devam ettikleri eski dokulara kendilerini yeniden yazarlar, hiç sona ermemecesine; Bu sona ermeyiş bir ilinek (accident) veya olumsallık (contingence) değildir; bu özsel dir, sistematik ve teoriktir.
Ben kesin bir kopuşa (la rupture), bugün sık sık denildiği gibi, epistemolojik bir kesintinin (coupure) biricikliğine (unicité) inanmıyorum. Kesintiler, her zaman kaçınılmaz bir şekilde, çözmeğe devam ettikleri eski dokulara kendilerini yeniden yazarlar, hiç sona ermemecesine; Bu sona ermeyiş bir ilinek (accident) veya olumsallık (contingence) değildir; bu özseldir, sistematik ve teoriktir.
Sayfa 44 - Afa Yay. 1.Baskı, Ekim 1994
"Kesintiler, her zaman kaçınılmaz bir şekilde, çözmeğe devam ettikleri eski dokulara kendilerini yeniden yazarlar, hiç sona ermemecesine..."
Sayfa 44
42 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.