Yürümeye devam etti, oldukça korkusuz, ışığın içinden geçti, arkasındaki gölgeye daldı. Koridor bomboştu. Güvercin yok olmuştu. Yerdeki lekeler silinmiş gitmişti. Kırmızı karo taşlarında titreşen ne bir tüy ne bir hav.
Ama sonra birden ölü sessizliği kapladı ortalığı. Hiçbir gümbürtü duyulmaz oldu, ne bir yıkılma, ne bir çatırtı, ne hiçbir şey, ne de hiçbir şeyin yankısı. Ve bu birden gelen ve sürüp giden sessizlik, batan dünyanın patırtısından daha korkunçtu.
Birdenbire kendisini göremez olmuştu, yani, kendini artık, onu çevreleyen dünyanın bir parçası olarak görmüyordu da, sanki birkaç saniyeliğine çok uzaklarda, dışarıda dikiliyor ve bu dünyayı bir dürbünün ters tarafından bakar gibi seyrediyordu.
Öyle sorular vardır ki sırf sorulmalarıyla kendi kendilerine hayır yanıtını verirler.Öyle dilekler de vardır ki insan bunları dile getirir ve bu arada başka bir insanın gözlerinin içine bakarsa iyiden iyiye boşuna oldukları ortaya çıkar.
Zifiri karanlıktı ortalık... en ufak bir ışık sızıntısı girmiyordu odaya; yalnızca o zayıf, buğulu hava akımı ve çok, çok uzaklardan gürültüler...
"Yarın öldüreceğim kendimi" dedi. Sonra uykuya daldı.
Sanki gözleri artık onun gözleri değilmiş, sanki gözlerinin arkasında oturuyormuş da ölü, yuvarlak pencerelerden bakar gibi o gözlerden dışarı bakıyormuş gibi geliyordu ona.
"Öyle sorular vardır ki, sırf sorulmaları ile kendi kendilerine hayır yanıtını verirler.
Öyle dilekler de vardır ki, insan bunları dile getirir ve bu arada başka bir insanın gözlerinin içine bakarsa iyiden iyiye boşuna oldukları ortaya çıkar."
"... her ne kadar evliliğin nasıl bir şey olduğunu ancak pek kaba çizgileriyle tasarlayabiliyor idiyse de özlediği tek şey olan o tekdüze dinginliğe, olaysızlığa sonunda bu yoldan kavuşabileceğini umuyordu."
Terk edilmiş bir viraneliğin bile insanı saygısız bakışlardan yeterince korumadığı şehirde? İşte orada uzaklığı koruyabilmek için, iyi bir kilidi, sürgüsü olan dört duvardan başka çıkar yol yoktu.
"Jonathan Noel bütün bu olup bitenlerden insanlara güvenilmeyeceği, huzur içinde yaşayabilmenin ancak onları kendinden uzak tutmakla olabileceği sonucunu çıkardı."
Gelip yaşlar durdu gene gözlerine, ama bu kez utançtan değil, çaresizlikten. Sanki hayatı içinde otuz yıl geriye fırlatılmış gibi geliyordu, sanki hayatının otuz yılını kaybetmiş gibi.