Mutlak hakikate sahip olan insan ahlaklı kalamaz. Tıpkı mutlak iktidar gibi, mutlak hakikat çürütür. Evrenin en korkunç canavarıdır, vicdanını imanla takas etmiş insan.
Araplar bir toplumun töresel davranışlarının inceliklerini ele alan ilim dalına edebiyyat adını vermişler. Düşündükçe ne kadar şahane bir adlandırma olduğunu daha iyi kavrıyorum.
İnsanlar aleminde her kavganın bir bahanesi bulunur. "Mecburdum, mazlumdum" demeyen kaç saldırgan gördünüz hayatta? Kurt bile kuzuya "suyumu bulandırıyorsun" demiş, sebepsiz saldırmamış.
Nasıralı İsa kitap yazmamış; kendisine kitap "indirildiğine" ya da başka türlü kitap sahibi olduğuna dair en ufak bir imada bulunmamış. Müritleri ve takipçileri arasında böyle bir iddiayı dile getiren hiç kimse yok. Ölümünden sonraki üç yüz yıla ait 26 cilt dolusu risale, tartışma, itişme ve kakışma metni var elimizde; bir tanesinde bile böyle bir ihtimal dillendirilmemiş.
Sayfa 176 - J.-P. Migne, Patrologia Graeca ilk 18 cildi ve Patrologia Latina ilk 8 cildiKitabı okudu
Hz. Musa diye biri yok, varsa da önemsiz bir mülteci grubunun lideri olmalı. Musa'nın önderlik ettiği rivayet edilen Mısır'dan çıkış öyküsünü doğrulayan en ufak bir tarihi ya da arkeolojik bulgu yok. Musa'nın yaşadığı rivayet edilen çağda henüz İbrani yazısı yok, getirdiği emirlerin ya da söylediği sözlerin bir kitapta derlenmesine imkan yok. Eski Ahit'i oluşturan metinlerin en erken MÖ 9. yüzyılda şekillenmeye başladığı, ana metinlerin MÖ 7. yüzyıl sonunda kral Yehoşua zamanında kaleme alındığı, bütünün MÖ 5. yüzyılda son şeklini aldığı anlaşılıyor. Metnin ana gövdesini oluşturan tarih anlatısı belli ki birkaç yüzyıllık dönemde çok sayıda kişi tarafından kaleme alınmış. Buna on iki adet peygamber risalesi ile çok sayıda değişik nitelikte edebi metin eklenmiş.
"Tevrat" ve "İncil" adını verdiğiniz kitapların tahrif edildiği fikrini size veren nedir, dünya dinleri konusunda uzman olmadığı aşikar olan birinin kitabında okuduğunuzu zannettiğiniz iddia dışında? Asılları elinizde mi ki onla karşılaştırdınız? Yoksa ümmi olduğunu beyan eden peygamberiniz asıllarını bilip redaksiyon hatası mı buldu? Eğer öyle ise neden aslını çıkarıp "işte budur" demedi? Allah madem bozuk buluyormuş neden düzeltme yoluna gitmedi, neden yeni kitap yazdırma gereği duydu? Aslı kayıp mıydı, yoksa zaman aşımına mı uğradı? Onlar uğradıysa Kuran da zaman aşımına uğrar mı?
Birtakım cüretkar tefsir cambazlıklarına başvurmazsanız Tevrat'ta ölümden sonraki yaşama ilişkin bir ibare bulamazsınız. Tevrat'taki Cehennem, yahut Gei Hinnom, Kudüs yakınında bir vadidir; Beni İsrail Yahve'ye isyankar olunca Yahve onları cezalandırır, cesetleri o vadiye atılır. Latinceye infernum, İngilizceye hell diye çevirdikleri şe'ol ise besbelli bu hayata ait bir ceza makamıdır, "ölüm", "yıkım" ya da "kahır" dan öte bir anlamı olduğunu sanmıyorum.
"Mutluluk" deyince aklına huriler gelmiş, birtakım primitif servet ve konfor simgeleri gelmiş, ama herhangi bir entelektüel zevk gelmemiş. Mesela; iyi bir kütüphane, şahane konferanslar, birinci sınıf filozoflar, bedava İnternet...
Kuran, İsa'nın anası olan Meryem'i "İmran kızı" olarak anar. Oysa Tevrat'ta Amram kızı ve Musa'nın kardeşi olan Meryem ile İsa'nın anası olan Meryem ayrı kişilerdir. Kuran Zabur'u Davut "Peygambere" indirilmiş ayrı bir kitap sayar. Oysa Davut Mezmurları Yahudi kutsal kitabının bir cüzüdür. Kuran İsa'ya İncil adlı bir kitap "indirildiğini" ileri sürer. Oysa İncil, İsa'nın yaşamına ve hadislerine dair müritlerinin yazdığı tanıklıkların adıdır.
"Varsın bugün adalet olmasın, çünkü Sosyalist Devrim yakın." "Acılar beni korkutmaz, çünkü Atalarımızın Töresi bize yol gösteriyor." Ve benzerleri. Hepsinde akıl dışı bir aksiyomatik inançtır. Hepsi maddi yaşamın acımasız gerçeğinden aklını ve ruhunu azat etme maceralarıdır.