Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hanımların Gözüyle Bediüzzaman

Nuriye Çeleğen

Hanımların Gözüyle Bediüzzaman Sözleri ve Alıntıları

Hanımların Gözüyle Bediüzzaman sözleri ve alıntılarını, Hanımların Gözüyle Bediüzzaman kitap alıntılarını, Hanımların Gözüyle Bediüzzaman en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tatarlar, öz eleştirilerini de yapıyorlar: "Ne zaman ki İslâmî yaşam gevşedi, içimizde hainler çıktı. Tatarların devleti olan Kazan devleti yıkıldı."
Bizim efendi çok müsrifti; elinde bir şey durmazdı. Ona '
Ramazan, İktisat, Şükür Risaleleri
Ramazan, İktisat, Şükür Risaleleri
'ni veriyor! Bir de Vesvese Risalesi'ni verip 'Bunu da hanımına götür.' diyor. Benim de çok vesvesem vardı. Namazı defalarca kılardım! Bu eseri okudum ki vesvese, cehaletten geliyormuş. Cehalet onu davet, ilim onu tard ediyormuş. Bir de eşime, vesvesem için, 'Nas Suresini çok okusun.' demiş. Ben bu risaleyi ve Nas Suresini okuyarak vesveseyi yendim.
Reklam
"Siz yanına gittiniz mi?" "Şimdi Allah var, yanına gitmedim. Utangaç bir şeydim. Uzaktan bakardım. Şimdi 'Gittim.' desem günah olur! Gelinimiz falan geldiler." "Gelininiz, elini öpmüş mü?" "Yok. 'Elini vermiyor.' dediler. Bizim geline, 'Kızım, kaç çocuğun öldü?' demiş. O da 'Şöyle, böyle.' demiş." "Kaç çocuğu ölmüştü?" "Çok ölmüştü, çok!" "Kendisi demeden
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretleri mi soruyor?" "He, he... "Kızım, ağlamazsan çok güzel; ağlarsan iyi değil, yandın!' diyor. O da 'Ağlamadım.' demiş. 'Ağlama, kızım... O çocukların Cennet'te sana altın bardaklarla su verecekler.' demiş."
Zümera: Altmış yaşında. Gazeteci. Risale'yi tanıyınca örtünmüş Zaten bu hanımların hepsinin
Risale-i Nur
Risale-i Nur
larda ortak bir noktaları var. Risale hayatlarına girdiği anda örtünüyorlar ve namaza başlıyorlar. Risale'yi Türkçesinden okuyor. Bilmediği bir dili okuyor ve anlıyor! Anlama konusunda da şöyle diyor "Bunları benim kalbim anlıyor."
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
için gurbetli, esaretli günler Ruslara esir düşmekle başlar. Doğuda esir düşen Bediüzzaman, Moskova'nın kuzeyindeki Kosturma şehrine gönderilir. Bugünkü şartlarda bile esir düştüğü yerden Kosturma'ya, en az bir haftalık bir tren yolculuğuyla ulaşılır. O günkü şartlarda yaralı bir esir nasıl ve ne kadar çilelerle ulaşmıştır, Kosturma'ya, bilmek mümkün mü?
Ayşe Apa,
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'nin camide kalış hikâyesini de şöyle anlatıyor: "Babalarımız duymuş ki Kosturma'da esir Müslümanlar var. Hemen gidip onları kefaletle evlerine misafir almışlar. Pek çok Müslüman'ı evlerinde misafir etmişler. Bediüzzaman evde kalmadığı için onu camide misafir etmişler." Bediüzzaman'ın bu misafirliği iki yıla yakın sürmüş. Üç yıla yakın olan esaretin iki yılını Tatarların bu camisinde geçirmiş.
Reklam
Ayşe Apa, bu farklı insanı (
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
)küçük dünyasında hafızasına kaydetmiş. Yıllar sonra bile pek çok resim kendisine gösterildiğinde camide gördüğü zatı tanımış, şahitliğini de doğrulamış. Küçük Ayşe'nin o pencereden hafızasında kayıtlı resim şu: "Camide sobasını kendisi yakardı. Sarığını sarar, ezan okurdu."
"Buralıyım." dedi. Yaşı 60'ın üzerindeydi. Buralı olduğuna göre
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerini görmüş olacağını düşünerek, "Zamanında bu çeşmeden büyük bir zat abdest alır, namaz kılarmış; gördünüz mü?" diye sordum. Başını "evet" manasında salladı. Belli ki istibdat devrinin korku izleri silinmemişti. Koluna girip
Hâlid-i Bağdâdî
Hâlid-i Bağdâdî
'in cübbesinin Bediüzzaman'a nasıl intikal ettiğini soruyoruz. Necati Mülâzımoğlu anlatıyor: "Bu cübbe bize dedelerimizden Küçük Aşık namında birisinden intikal etti. Küçük Aşık, 20 yıl Mevlâna Halid'in hizmetinde bulunuyor. Daha sonra anne babasının çok perişan bir vaziyette Küçük Âşık'ı aradıklarını gören Mevlâna Halid, bu cübbeyi vererek onu memleketine yolluyor. Daha sonra bu cübbe, dedemden anneme geçiyor. Dedem, anneme, bu cübbenin sahibi olduğunu, ona verileceğini, kaybetmemeleri gerektiğini söylüyor. Bunun çok büyük bir sahibi var; ona verilecek.' diyor. Daha sonra Afyon'u Yunanlılar işgal ediyor. Annemler kaçmak zorunda kalıyorlar. Yanlarına çok zarurî ihtiyaçlarını alıp kaçarken cübbeyi unutuyorlar. O anda cübbenin bulunduğu duvar öyle sallanıyor ki duvarın toprakları dökülüyor. Cübbe de bohçasıyla yere düşüyor. Bu cübbe yanlarında olduğu müddetçe hiçbir sıkıntıyla karşılaşmıyorlar. "
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretleriyle Emirdağ'da olduğu senelerde tanışıyorduk. Ondan sonra babam Kastamonu'ya hapishane müdürü olarak geldi. İşte, o zaman annem, cübbeyi götürüp 'Asıl sahibi budur.' diyerek verdi. O cübbenin verilişinde ben de vardım. Bediüzzaman'ın elini öpmek şerefine de nail oldum." Evet, Mevlâna Halid'den gelen cübbe, sahibine verilmişti. Dedeleri Küçük Aşık'ın çilelerine karşılık onlar aradıklarını kolaylıkla bulmuşlardı.
Ayşe Apa,
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
bu mahalledeki camide kalırken caminin penceresinden ona bakan ve ara sıra yemek götüren birisi. O zaman 10-12 yaşlarındaymış. Şimdi 99 yaşında olduğunu söylüyor. Yetmiş beş yaşlarında bir görün tüye sahip ve hafızası çok yerinde! İstanbul'dan geldiğimizi söylediğimizde kuşlar gibi şakıyor. Çocuklar gibi sevinip "Mustafa (Sungur) nasıl, Mustafa nasıl?" diye soruyor. "Ona sağlık diliyorum; Allah nasip etti, görüştük." diyor. Hemen, Sungur Ağabey'in hediye ettiği tespihati gösteriyor.
Reklam
Rusya'da şu an hanımlardan, belki de erkeklerden de
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
yi görmüş olup da hayatta olan tek kişi, Ayşe Apa. Fakat Rusya'da öyle hanımlar tanıdık ki o hanımlar Bediüzzaman'ı görmemişler, ama Bediüzzaman'ın fikirlerini hayatlarına öyle geçirmişler ki onlardan bahsetmemek mümkün değil! Bu hanımların hepsi, Bediüzzaman'ın eserleriyle İslâm'ı tanımışlar.
Geri13
56 öğeden 46 ile 56 arasındakiler gösteriliyor.