Öncelikle Kazım Karabekir'in hayatını kendi kaleminden okumak paha biçilmez. Küçük yaşlardan beri günlük tutan Kazım Karabekir, hayatının son yıllarında iktidarın baskıları sonucu bir nevi inzivaya çekilmek zorunda kalmış ve çok sayıda eser kaleme almış. Yaşadığı siyasi baskılar üzücü ama tarihe bu eserleri emanet edebilmesine vesile olması tesellimiz olabilir.
Karabekir'in hayatı özelinde imparatorluğun son yıllarının ne büyük ekonomik, siyasi, ilmi, fenni, askeri ve sosyal enkaza dönüştüğünü görebiliriz. Yine bu vesileyle cumhuriyetin kurucu kadrolarının ve milli mücadele kahramanlarının hâlet-i rûhiyelerini bir parça da olsa anlama imkanı elde ediyoruz. Cumhuriyete giden yolda atılan adımların öncesini de görmek, Namık Kemal'lerin yaktığı hürriyet meşalesinin bu kadrolar üzerinde ne kadar derin tesirler icra ettiğini bilmek etkileyici.
Kazım Karabekir, askeri okulun en parlak öğrencisi, dönemini birincilikle tamamlamış ateş gibi bir genç. Hem akademik, hem sosyal hem de fizikî özellikleri ile hep öne çıkan bir karakter. Mezuniyet sonrası 3. Ordu'da gördüğü vazifeler, hayranlık uyandıran muhakeme yeteneği ve zekası her türlü takdirin ötesinde.
Maalesef ki siyaset sahnesinde kendisine yer bulamamış. Kurduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası dönemin iktidarınca boğulmuş. Bugünden dönüp baktığımızda keşke diyoruz; çok partili hayat Demokrat Parti ile değil de bu nitelikli kadroların oluşturduğu Kazım Karabekir'in Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'yla, Fethi Okyar'ın Serbest Fırka'sıyla başlasaydı...