Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hayatım Sözleri ve Alıntıları

Hayatım sözleri ve alıntılarını, Hayatım kitap alıntılarını, Hayatım en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Arap çocukları bize "ebu't terbuş" yani "fesli derlerdi. Ve feslilerden " Nasrani", Hıristiyan diye nefret ederlerdi. (Bunun müthiş İngiliz propagandası olduğunu sonradan öğrendim.)
Sayfa 58 - YKYKitabı okudu
Annemin bize sık sık nasihatı şu olurdu: "Kendinizden yukarısına değil daha ziyade aşağısına bakın."
Sayfa 98 - YKYKitabı okudu
Reklam
"Milletimiz zavallı, bir şeyden haberi yok. Bütün ümit genç zabitlerde. Fakat iş bir harbe müncer olursa felâket muhakkak. Ordu berbat ellerde. Silahlar berbat. Teçhizat yok. Efradın altında beylikleri parça parça. Yeni gelenlere beylik bulamıyoruz. Sonra alay kumandanı ve ümeranın evinde halı ve kilim yerine nefer beylikleri serilmiş. Alay deposunda farelerin elbiseleri yediklerini ben gördüm ve esbâbını temin ettirdim. Hele ara sıra gelip geçen redif taburları büsbütün Allahlık... Konsolos mahallesinde kapıların önlerinde oturmuşlardı. Yamalar içinde, yırtıklar içinde... Derhal ordu erkân-ı harbiyesini haberdar ettim. Müfettiş-i umumiliğin işi bunlarla değil, asayiş ile. Fakat hangi asayiş? Bu, bahsinde görülecek. Ne olur bir de orduyu görebilecek müfettiş gelse... Biz bu varlıkla nereye gideceğiz?"
Sayfa 202 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Araplar bazı şeyde mutaassıp görünür. Fakat yüzlerce ahlaksızlıkları ve hırsızlıkları her gün hükümete gelirdi.
Sayfa 67 - YKYKitabı okudu
"Anne cihetinden gelen cesurluk, babamdan da intikal etmiş olduğundan annemin gözü pek idi. Bir misalini gözümle gördüm. Diğerini de işittim. Biri babamın vefatından sonra 1309 sonbaharında İstanbul'a gelirken Beyrut'ta karantinada bütün eşyayı etüve sokuyorlardı. Kürkler ve kunduralar tamamıyla kavrularak bir işe yaramaz halde çıkıyordu. Bağrışan, ağlaşan, inkisar edenlere kimse aldırmıyordu. Sıra bize gelince annem, yanımızdaki filintayı kapınca memurlara çevirdi. Ve 'Hele kürkleri alın göreyim. Bu kadar insanın feryat ve figanından vicdanınız titremiyor mu? Elimizde kalan iki parça eşyayı da siz mi yakacaksınız?' diye haykırdı. Memurlar şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Bir doktor, 'Hanımefendi bu vazifemizdir. Behemahal yapacağız' dedi. Annem cevap olarak, 'Vazifenizi insanca yapacak bir şekil bulun. Yoksa bu silahı kafanıza boşaltmak da benim vazifemdir. Bu yetimlerin iki parça eşyasını size yaktırmam efendi' dedi. Adamlar şaşaladılar. Jandarma mülazımı olan bir ağabeyim de yanımızdaydı. O da ses çıkaramıyordu. Nihayet galebe bizde kaldı. Kürkümüzü dezenfekte ile iktifa ettiler. Eşyaları kavrulanlar hâlâ bağırarak inkisar ediyorlardı."
Sayfa 26 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Babamı iyice hatırlıyorum. Pek kuvvetli bir vücuda ve bir seciyeye malikti. Güzel ata biner ve kılıç kullanırdı. Fakirlere çok acır, yetim çocukları himaye ederdi. Tasarrufa ehemmiyet vermezdi. 'Ben çocukken evimden, köyümden ayrıldım, varlığımı kendi azmimle kazandım. Hazıra konanlardan kuvvetli seciyeli kimse az çıkabiliyor. Çocuklarımın da benim gibi yalnız kendi varlıklarına güvenebilmeleri için kendilerine bir servet bırakmayı düşünmüyorum. Sağlığımda kimsesizlere, düşkünlere yardımı daha ziyade arzu ediyorum' derdi."
Sayfa 23 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Rum köylerinde de çok münevverler var. Hele köy muallimleri pek müthiş. Yazık ki bizim Türk köyleri her nurdan mahrum!..
Sayfa 242 - YKYKitabı okudu
Sultan Abdülhamid'e düzenlenen Yıldız Suikasti
"Hadise faillerinden biri yakalandı. Belçikalı imiş. Bunun adliyedeki mahkemesi serbest oldu. Merak ettim, gittim dinledim. Ermeniler bu komite ve infilak işlerinde mahir olan Edoward Joris namındaki Belçikalıyı da içlerine almışlar. Bu adam Singer fabrikası memurlarındanmış. Bu adamın karısı da faal bir rol oynamış. Viyana'dan şık, lastik tekerlekli bir fayton getirmişler. Arabacının oturacağı yere müthiş mevadd-ı iştialiyeyi demir sandık içerisinde yerleştirmişler. Şayia şu idi: Bir İslam saf arabacıyı da bulmuşlar. Selamlık resminin fotoğrafını alacaklarını, bunun için basılması lâzım gelen düğmeyi de öğretmişler. Resimde kendileri de bulunmak istediklerinden bunu da söyleyerek zavallı saf arabacıyı aldatmışlar. Hamidiye Camii'nin saat kulesi yakınında arabacı tayin olunan zamandaki Sultan Hamid Camii'nden çıkmış olacaktı. Düğmeye basmış ve araba da, arabacı da, yakınındaki insanlar da parça parça havaya uçmuş. Markalı bir lastik parçası arabanın Viyana'daki fabrika markasını meydana çıkarmış. Oradan bu arabanın resmini ve alanların isimlerini, İstanbul gümrüğünden kimlerin çıkardığını bularak iş meydana çıkmış."
Sayfa 171 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Gayet çabuk yazıyordum. Nokta da atmıyordum. Bu suretle hocaların takrirlerini istediğim zaman aynen not ediyordum. Yazımı benden başkası da okuyamadığı için not defterlerim yalnız bende kalıyordu. Buna sebep Kuleli'de bir defterimi, çalıştırmak vazifesini verdikleri bir zadegân kopye edeyim diye haftalarca getirmemiş ve getirdiği zaman da berbat bir halde bana vermişti. Kimseyi kıramıyordum. Defterimi isteyene vermemek ve sorduğunu derhal söylememek bana ağır bir şey gibi geliyordu. Noktasız yazıya başlayınca işim yoluna girdi. Kimse not defterlerimi istemez oldu. Dersleri daha evvel yaptığımdan notlarım kitaptan takrir edildi mi başlardı. Bazı hocalar elimizdeki kitaptan çok ayrılırlardı. Bunların menbalarını çabuk bulurdum. Kitapçılarda o derse ait ne kadar kitap varsa alır, karşılaştırırdım. Bu suretle not almak az şeye inhisar ederdi. Muallimlerin parlak cümlelerini aynen zapt etmeyi çok faydalı bulmuştum. Kuleli de buna dikkat etmiş ve imtihanda o cümleleri aynen söylediğim zaman beni hayret ve takdirle karşılıyorlardı."
Sayfa 117 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Enver Bey ile pek samimi hislerle bağlıydık. Meşrutiyet için kanımızı dökmeye ahitlenmiş olduğumuzdan bu gizli çalışma bizi kan kardeşi etmişti.
Sayfa 227Kitabı okudu
Reklam
Zavallı halk bir şeyden habersiz koyunlar gibi muti ve aciz ve en fecii de iptidai tahsili bile görmeyen bir adamı her şeye kadir ve Allah'ın yeryüzünde vekili diye sayesinde her refah ve umranı bulduklarına inanıyor ve inanmasa da söylemeye, yazmaya mahkum.
Sayfa 175Kitabı okudu
Bu lüzumsuz ölümden kurtulduğumuzdan birbirimizi tebrik ettik. Enver Bey tövbeler ediyordu, bir daha bombalarla yan yana yatmaya tövbeler olsun diyordu...
Sayfa 277Kitabı okudu
Zavallı Türk milleti! Acaba seni kurtarabilecek miyiz?
Sayfa 257 - YKYKitabı okudu
Arabistan'da Kalan En Canlı Hatıralar
Bir diğer hatıra ise Arapların ölüler için tuttukları ağlayıcılar...Bunu ilk evvel Mekke'ye giderken İskenderiye'de görmüştük. Muazzam bir cenaze alayı, büyüklerden birinin ailesiymiş. Cenazenin önünde, arkasında bir takım kadınlar bir şeyler söyleyip ağlaşıyorlar, haykırışıyorlardı. Davula ne kadar yakın kimseleri varmış dediğimiz vakit, bize bunların parayla tutulmuş ağlayıcı kadınlar olduğunu söylemişlerdi. Bu vaziyet çok garibimize gitmişti. Mekke'de bize yakın bir evde de bu hali görmüştüm. Ağlayıcı kadınlar evde ölünün başucunda saatlerce bağrışıp, ağlaştılar. Merak edip sözlerini dinledim, artık Arapça anlıyorum, şöyle bağrışıyorlardı: "Ah benim güzel oğlum. Bana her gün ekmek getirirdi..." Arkasından hep bir ağızdan haykırış. Sonra yine et getirirdi, sebze getirirdi, kumaş getirirdi; velhasıl hayatı müddetince ne getirirdi, birer birer sayıp ağlaşıyorlardı. Cenaze giderkende bu şekil. Fakat ağlayanların gözlerinden yaş felan gelmiyor. Müthiş bir sanat!..
"Sigaraya da daha alışmamıştım. Bu ilk tatmak pek zevkime gitti, her akşam içenlere hayret ettim. Harbiye ikinci sınıf nihayetinde hastalığım dolayısıyla bıraktığım namaz ve oruç öylece kaldı. Ara sıra oluyor. Taassuptan daha ziyade nefret ediyorum. Manevi bir bağ olmasını da düşünerek dinsizlerden de nefret ediyorum."
Sayfa 177 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
1.167 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.