En Beğenilen Her Dağın Gölgesi Deniz'e Düşer Gönderileri
En Beğenilen Her Dağın Gölgesi Deniz'e Düşer kitaplarını, en beğenilen Her Dağın Gölgesi Deniz'e Düşer sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Her Dağın Gölgesi Deniz'e Düşer yazarlarını, en beğenilen Her Dağın Gölgesi Deniz'e Düşer yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her cenaze evinde, ölenin giysileri ortaya konulur ve bir hafta-on gün o giysiler kadınların toplandığı odanın ortasında durur, gelenler de âdetten, kafalarını giysilere gömerek ağlardı. Afık’ın, ölürken üzerinde bulunan çiçekli eski şalvarıyla eski gömleği dışında bir şeyinin olmadığını gördü İsaf. Sesini etmeden, yutkunup, gözünün yaşını tülbentiyle silip, hızla eve yollandı. Hediye gelen kumaş, kızlığından kalma çeyiz, birkaç parça kanaviçenin olduğu tahta sandığı açıp, üç metrelik çiçekli pazeni aldığı gibi hızla dikiş makinesine yöneldi. Makasla hızlı bir şalvar biçip, ayakla çevrilen makinenin başına oturdu. Kimseye haber etmeden dikti. Bir şalvar yetmezdi. Yazıda yabanda giyinmek için kenara atılmış bir gömlek bulup, evdeki üç-beş parça elbiseyi de araya katıp, bir telise gizleyip doğru Afık’ın evine gitti.
Maraş'ta keskin soğuğun her tarafı jiletlediği bir aralık gecesinde tarihe "katliam" olarak geçecek olaylar yaşanmıştı. Olaylar, bir zaman önce Malatya'daki gerginlik gibi başlamış, ardından önü alınmaz saldırılara dönmüştü. Eline silah, balta, nacak, bıçak alanlar, önceden kırmızı çarpı ile işaretlenmiş Alevilerin evlerine girmiş, çoluk çocuk demeden herkesi öldürmüştü. Öldürürken, hamile kadınların karınlarını deşmişler, tecavüz etmiş, çocukları doğramışlardı.
Sayfa 151 - İletişim Yayınları 10. Baskı 2020, İstanbulKitabı okudu
Malatya'dan çıktım yola, yollar yanıyor
Düşman sarmış dört yanımı, kurşun saçıyor
Düşmüşüm bir çukura, canım yanıyor
Yaşasam mı ölsem mi
Karar vermek zor.
Sayfa 124 - İletişim Yayınları 10. Baskı 2020, İstanbulKitabı okudu
Malatya, kurulmuş bir kazan gibi kaynıyordu. Altına sürekli odun, kömür konuluyor, benzin dökülüyor, kor hale gelmiş kazan, dokunanın elini yakıyor, kıyısından köşesinden geçenlerin üzerine kaynar sular, kıvılcımlar sıçratıyor, olmadık zamanlarda olmadık kişileri yakıyordu. Alevi-Sünni ayrımının yaşandığı şehir şimdi köyleri, mezraları, kasabaları, mahalleleriyle sağcılar ve solcular olarak ikiye bölünmüş, herkes kendi keskin köşesine çekilmişti. Artık diş bilemeler bitmiş, cinayetler başlamıştı.
Sayfa 123 - İletişim Yayınları 10. Baskı 2020, İstanbulKitabı okudu
6 Mayıs sabahı radyodaki soğuk ses, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'ndeki Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edildiğini duyurdu. Kara bir bulut gelip köyün üstüne çöktü. Kuşlar sustu. Çocuklar sustu. Bundan sonra onların adlarını çocuklar taşıyacak, duvarlara resimleri asılacak, ağıtlar yakılacak, köprülere, kerpiç damlara isimleri yazılacak ve "ölümsüzlük" kavramı, ölümün bütün acısını üzerinde taşısa da, isimlerinin yanlarına iliştirilecekti. Kuşaklar değişecek ve onlar oldukları yaşta kalacaklardı.
Sayfa 119 - İletişim Yayınları 10. Baskı 2020, İstanbulKitabı okudu