Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Geleneksel Sanat Felsefesi Okumaları

Her İnsan Bir Sanatçıdır

Kolektif

En Eski Her İnsan Bir Sanatçıdır Gönderileri

En Eski Her İnsan Bir Sanatçıdır kitaplarını, en eski Her İnsan Bir Sanatçıdır sözleri ve alıntılarını, en eski Her İnsan Bir Sanatçıdır yazarlarını, en eski Her İnsan Bir Sanatçıdır yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsan, kendi işine kendini vererek mükemmelliğe ulaşır...
Sayfa 90 - insan yayınlarıKitabı okudu
Zira "sahip olmadığımız ve bilmediğimiz şeyi, ne bir başkasına verebiliriz ne de komşumuza öğretebiliriz."69 69. Devlet, 377E; Şölen, 196E
Sayfa 91 - insan yayınlarıKitabı okudu
Reklam
360 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
186 günde okudu
İki yazıyı özellikle tavsiye ediyorum: DAVID JONES - SANAT VE SAKRAMENT, WENDELL BERRY - İKİ EKONOMİ! Birincisinde işaret ve anlam; ikincisinde ise Tanrı'nın Krallığı temalarına dikkatinizi çekerim!
Her İnsan Bir Sanatçıdır
Her İnsan Bir SanatçıdırKolektif · İnsan Yayınları · 201412 okunma
Hiçbir sanat felsefesi, yalnız teoride doğru olma lüksüne sahip değildir. Bilakis, her sanat felsefesi pratikte de doğru olmalıdır. Her iki düzlemde de doğru olmayı talep etmeyen bir sanat felsefesinin ne anlamı olabilir? Meselenin bütün zorlukları işte bu son aslî zorunlulukta yatmaktadır. Her sanat felsefesi, bir sanatçı varsaymalıdır; bütün sanı ilk olarak sanatçıda ortaya çıktığından, sanatçı ve sanat eserinin “yapıcısı” olarak insanın tabiatını hesaba katmalıdır. Ancak bu takdirde böyle bir felsefe, sanatın kendisiyle icra edildiği ameliyeyi hesaba katabilecektir.
Platon’un öğretisini daha bildik kelimelerle ifade edecek olursak, şöyle diyebiliriz: “İnsanın sadece ekmekle değil, bilakis Tanrı’nın her sözü ile... gökten gelen ekmekle yaşayacağı yazılmıştır?“ Yani insan sadece [yol, su, elektrik gibi] hizmetlerle değil, aynı zamanda “ilâhî gerçeklikler” ile ve kendileri ile sağlıklı sanat eserlerinin oluşturulduğu, böylece o eserlerin de yaşayıp konuşabildiğî “illet/sebep konumundaki güzellik” ile yaşar.
Ses’in varlık gayesi, Hakîkat kavramını anlatılabilir bir biçimde tecessüm ettirmektir. Doğru ifadenin şeklî güzelliği, hakîkatin ihtişamının şeklî güzelliğidir. Burada hem çalgıcı hem de alet aslîdir. Biz bedensel bireyselliğimizde, ne çok gevşek ne de çok gergin olmaması için “teller”inin veya “duyular”ının ayarlanması gereken aletleriz.
Reklam
İnsanın faaliyeti ya yapmakta ya da etmekte ortaya çıkar. Aktif hayatın bu yönlerinin her ikisi de düzeltilmek için tefekkürî hayata ihtiyaç duyar. Şeylerin yapılmasını sanat yönetirken şeylerin eylenmesini basîret yönetir.2 Sanatın mutlak manâda basîretten ayırt edilmesi mantıksal anlayış amacıyladır3: Ancak biz bu ayrımı yaparken, insanın bütün bir insan olduğunu ve insan olmak itibariyle sırf yaptığı şeyle haklılaştırılamayacağını unutmamalıyız. Sanatçı, “sanatla ve iradeli olarak” çalışır.4 Sanatçının sanatsal günahtan kaçındığı farz edilse dahi, hâlâ insan olarak doğru bir iradeye sahip olması ve böylece ahlâkî günahtan kaçınması onun için vazgeçilmezdir.5
"Şehir, ilâhî bir aslı izleyen ressamlar tarafından çizilmedikçe asla mutlu olamaz."
Beden ve zihin, insan değildir, bilakis, insanın sadece araç ve gerecidir. İnsan; ancak kendisini beden-ruh benliği ile özdeşleştirdiği ve bu benliğe kendisini nereye isterse oraya götürmesine izin verdiği zaman pasiftir. Buna karşılık insan, o benliği yönlendirdiğinde aktiftir. İlhâm ve özlem, birbirini dışlayan alternatifler değil, bir ve aynı şeydir. Çünkü hem ilhâmın hem de özlemin kendisine işaret ettiği ruh, ancak insan “ruhta” olduğu takdirde işleyebilir. Ancak yapılacak şeyin süreti bilindiği zaman sanatçı “kendi”ne döner ve kölece işlemi iyi niyetle icra eder. Bu, (yalnızca, sadece) yapılacak şeyin iyiliğine yönelik bir niyettir. Sanatçı, “ona Dağ’da gösterilen şeyi” yapmak istemektedir. Aklî müşâhede kabiliyetinden yoksun insan, sanatçı olamaz; ancak becerikli bir işçi olur. Fakat sanatçıdan hem bir aklî müşâhedeci hem de iyi bir işçi olması istenmektedir. Hepsinden iyisi, tıpkı melekler gibi, faaliyetinde “derünî aklî müşâhedenin sevinçlerini kaybetmesi gerekmeyecek ise.”
İnsanın, istesin veya istemesin, bir birey olarak “kendini dışa vurduğu” bir anlam da vardır. Bu kaçınılmazdır; çünkü bir şey, ancak bilen öznenin keyfiyetine uygun olarak bilinir veya yapılır. Dolayısıyla insanın kendisi de kendinde olduğu hâl üzere, üslüp ve işleyişte ortaya çıkar ve ona göre tanınabilir. Sanat eserlerinin faydaları ve anlamı binlerce yıl aynı kalabilir, ancak biz sıklıkla bir eseri ilk görüşte tarihlendirip yerleştiririz. Şu halde insanî mizaç, üslübun ve üslüpsal sıralamaların bir açıklamasıdır: “Üslüp, insandır [Üslüb-ı beyân aynıyla insandir]"
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.