Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Dünya’daki Yaşamın Mucizesi

Her Şeyin Nedeni

John Gribbin

Her Şeyin Nedeni Sözleri ve Alıntıları

Her Şeyin Nedeni sözleri ve alıntılarını, Her Şeyin Nedeni kitap alıntılarını, Her Şeyin Nedeni en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Küresel ısınma, insan etkinlikleri nedeniyle ortaya çıkan karbondioksit birikiminin ve atık ürünlerin oluşturduğu tek tehdit değil. Onun kadar önemli olan ve hak ettiği ilgiyi görmeye yeni yeni başlayan bir tehlike de atmosferdeki karbondioksitin çözünüp suyla tepkimeye girmesi ve karbonik asit oluşturmasıyla meydana gelen okyanusların asitlenmesidir. Bunun en belirgin etkisi mercan resiflerinin ortadan kalkmasıdır; bununla birlikte asit, besin zincirinin en altında bulunan küçük planktonlar dahil birçok deniz canlısının kabuğuna da saldırır. Aşırı asitlenme, okyanusların yaygın şekilde çölleşmesine ve bununla birlikte Dünya üzerindeki yaşamın geri kalanı için hayal bile edilemeyen sonuçların doğumuna ve ölmekte olan okyanuslardan daha fazla karbondioksit salındıkça yükselen sıcaklıklara yol açabilir.
Sayfa 234Kitabı okudu
"Kozmos'ta yaşam olasılığıyla ilgili herhangi bir şey bilmemizin hiçbir yolu olmadığı kanısındayım. Her yerde olabilir veya biz yalnız olabiliriz.
Reklam
Oksijen oldukça tepkiseldir ve Dünya üzerinde yaşam olmasaydı, kısa süre içinde su, karbondioksit ve nitrojen oksitleri gibi bileşikler içinde hapsolurdu. Oksijeni tüketildiği hızda havaya geri kazandıran şey, yaşamın kimyasal süreçlerini sürdürmek için Güneş'ten gelen enerjiyi kullanan yaşamdır.
Ani oksijen artışının ilk Kartopu Dünya olayıyla ilgili doğrudan etkisi, dünyanın her yerine dağılmış 2,5 milyar yaşındaki kayaçlarda görülebilir. Bu kayaçlarda havadaki serbest oksijenin demir bileşikleriyle tepkimeye girmesiyle devasa demir oksit yatakları oluşmuştur; aslında dünya, kartopu halinden çıkıp ısındıkça paslanmıştır. Havada ilk kez serbest oksijenin bulunması ayrıca evrimsel değişikliklerin meydana gelmesine neden oldu; bazı organizmalar başa çıkamayarak öldü, diğerleri uyum sağladı, oksijeni kullanmayı öğrendi ve kurtuldu. Yine de bizim açımızdan ilk Kartopu Dünya olayının kilit noktası, ökaryotların yükselişine yol açmış olmasıdır.
Sayfa 201Kitabı okudu
Venüs'ün kayda değer bir manyetik alanı yoktur. Bu, büyük ve metal yönünden zengin bir çekirdekten yoksun olduğu anlamına gelir. Dünya'nın hem büyük madeni çekirdeği hem de ince kabuğu, Ay'ı yaratan çarpışmadan kaynaklanmıştır; geçmişinde böyle bir çarpışma yaşamayan Venüs, kalın bir kabuğa sahipken, büyük madeni bir çekirdekten yoksun kalmıştır. Ay olmasaydı muhtemelen Dünya'nın sonu da Venüs gibi olurdu ve biz burada olmazdık.
Sayfa 170Kitabı okudu
Levha tektoniğine dair bu anlayışın merkezinde, deniz tabanının yayılmasının keşfedilmesi yatıyor. Deniz tabanında, özellikle Atlantik Okyanusu boyunca kabaca kuzey-güney doğrultusunda giden bir hat boyunca çatlaklar bulunur; buralarda kabuğun altından gelen erimiş materyal (magma) bir sırt üzerinde yüzeye çıkar, sonra da oluştuğu yerdeki çatlağın bir tarafını dışa doğru iter. Sonuç, okyanusun her iki yanındaki kıtaları yavaş yavaş ama kararlı biçimde birbirinden ayıran bir çeşit okyanus tabanı taşıma bandının oluşmasıdır. Kuzey Atlantik örneğinde, bu süreç Avrupa ve Amerika arasındaki mesafeyi yılda birkaç santimetre genişletmektedir yaklaşık olarak tırnaklarınızın büyüme hızı. Üstelik okyanusun bu genişlemesi, doğrudan yörüngedeki uydularda bulunan aygıtların kullanılmasıyla ölçülür.
Sayfa 157Kitabı okudu
Reklam
Bir spiral yoğunluk dalgası, bir yıldız oluşum bölgesi olacaktır, ancak tuhaf görünse de dalganın kendisi aynı yönde gitmesine rağmen Galaksinin etrafında dönen yıldızlarla aynı hızla dönmez. Dalga yıldızlardan daha yavaş hareket eder, dolayısıyla yıldızlar (ve yıldızların meydana geldiği gaz ve toz bulutları) Samanyolu'nun etrafındaki yörüngelerinde döndükçe tekrar tekrar spiral kolları yakalar ve tıpkı bizim şu anda Orion Kolu'nu geçmek üzere oluşumuz gibi onların içinden geçer. Böyle bir durumun iyi bir örneği, mutfakta lavabosundaki musluğu açtığınızda tıkacı yerleştirmediğiniz için suyu akıp gitmesinde görülebilir. Musluktan gelen su lavabonun yüzeyine çarptığında her yöne dağılan ince bir tabaka oluşturur. Ancak merkezden belli bir uzaklıkta (suyun musluktan ne kadar hızlı aktığına bağlı olarak) suyun derinliği hidrostatik sıçrama adı verilen aşamada yükselir. Su molekülleri içinde sürekli hareket etse de aşama aynı kalır. Galaksinin çevresinde hareket eden gaz bulutları bir spiral yoğunluk dalgasına ulaştıklarında suyun hidrostatik sıçramada birikmesiyle aynı şekilde birikir ve bulutlar sıkıştığında yıldızlar oluşur. Fakat Güneş gibi, daha önceki çarpışmalarda bu şekilde doğmuş olan yıldızlar, yoğunluk dalgasının içinden, onun orada olduğunu fark etmeden geçer.
Mars, Dünya'nın çekirdeğinden daha büyük olmayan, küçük bir gezegendir, bu yüzden çabuk soğumuştur. Sadece küçücük bir çekirdeğe ve az miktardaki iç ısıya sahip olduğu için, ne bir manyetik alan yaratmak için gerekli olan şiddetle dönen eriyik metali, ne de Dünya üzerinde kıtasal kaymaya yol açan konveksiyon akımlarını barındırabilmiştir. Onun yerine, eskiden var olan ısı çok uzun dönemler boyunca muazzam büyüklükte volkanlar oluşturmuş olan sıcak noktalarda Mars'ın iç kısmından kaçmıştır. Bunlara, Güneş Sisteminin en büyük volkanı olan, Arizona eyaleti büyüklüğünde bir alanı kaplayan ve Mars'ın deniz seviyesi eşdeğeri olan "ortalama" yüzeyden 26 km yüksekliğe erişen Nix Olympica da dahildir. Bu ve neredeyse eşit ölçüde etkileyici olan diğer Mars volkanları, yüzeyin altında geri kalan ısı sayesinde çok yavaş biçimde hâlâ yükselmektedirler.
Sayfa 171Kitabı okudu
Fakat Dünya'daki yaşama yönelen tehditlerin kuyrukluyıldız bileşenleriyle bir ilgisi yoktur. Eğer başınıza bir tonluk bir buz parçası çarparsa, bir tonluk kaya parçası çarptığında vereceği kadar zarar verir. Dünya'ya saniyede 50 km hızla çarpan 10 km çapındaki bir buz ve kaya kitlesi yüz milyon megaton TNT patlamasıyla eş değerde enerji açığa çıkarırdı: İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda Hiroşima'ya atılan atom bombasında açığa çıkan enerjinin 5 bin milyon katından fazla. Bu, dinozorların ortadan kalktığı dönemde gerçekleşen küresel çevre yıkımını fazlasıyla açıklıyor. Dünya'nın ve diğer gezegenlerin yüzeyindeki eski kraterlerin izlerini sayarak ve kuyrukluyıldızlar ile asteroitlerin yörüngeleri hakkındaki bilgilerimize dayanarak, gökbilimciler bunun gibi bir çarpışmanın Dünya'da kabaca yüz milyon yılda bir meydana geldiğini tahmin ediyorlar. Dinozorların kaderinin de gösterdiği gibi bu, böyle bir felaket hayatta kalabilenlerin yayılması ve çeşitlenmesi için -varlığımızın kanıtladığı gibi yeni fırsatlar doğurabilse de Dünya üzerindeki yaşamın evrimi için ciddi sorunlar teşkil eder. Yine de öyle görünüyor ki eğer çarpışmalar daha sık olsaydı, zekânın yıkımlar arasındaki kesintilerde evrimleşmeye zamanı olmayacaktı. Ve muhtemelen söz konusu çarpışmalar galaktik merkeze bizden daha yakın olan yıldızların yörüngelerinde bulunan gezegenlerde çok daha yaygın görülüyor.
Sayfa 100Kitabı okudu
Yıldız oluşum süreci bir kez başlayınca, bir galaksi boyunca hızla gezinen, daha az düzenli olsa da tekrarlanan bozuklukları tetikleyebilir. Samanyolu'nda da bu oluyor gibi görünüyor. Çok sayıda yıldız oluşumunun devam ettiği bölgelerde sıcak ve genç yıldızlar, yüzeylerinden kaçan materyal "rüzgârları" ve süpernova patlamalarının artıklarıyla birlikte çevrelerine büyük miktarda morötesi enerji yayar. Bunların tümü yakınlardaki gaz ve toz bulutlarını sıkıştırarak çökmelerine neden olur ve yeni bir yıldız oluşumu patlamasını tetikler. Sonuç, Galaksinin dönüşüyle bir spiral kola dönüşen bir dizi yıldız oluşum bölgesi oluşturan bir tepkidir. Kendini devam ettiren bu yıldız oluşum süreci, Samanyolu'nun ince diskindeki metalleri karıştırmada çok etkilidir.
Reklam
Ay'ı doğuran çarpışma Dünya'nın elinde ince bir kabuk kalması anlamına geliyordu ve Dünya'nın iç kısmının gelgite bağlı ısınması, Dünya gençken tektonik hareketleri ateşlemeye yardımcı olmuştu.
Sayfa 180Kitabı okudu
Karanlık madde yalnızca kütleçekim etkisiyle açığa çıkan, bizim meydana geldiğimiz atom ve moleküllerden farklı bir madde biçimidir. Karanlık maddenin doğasını araştırmak, bugün gökbilimcilerin başlıca ilgi alanıdır, fakat mevcut bağlamda önemli tek şey onun orada bulunuşu ve onsuz Samanyolu gibi galaksilerin oluşamamasıdır. Karanlık madde
St. Petersburg'daki Pulkovo Gözlemevinden Vadim Bobylev, Hiparcos adında bir Avrupa uydusundan gelen verileri analiz ederken Gliese 710 olarak bilinen yakın bir yıldızın Güneş Sistemimizle çarpışma rotasında olduğunu keşfetti. Gliese 710 güneşimizin yaklaşık olarak yarısı kadar kütleye sahip ve şu anda Yılan takımyıldızı yönünde bizden aşağı yukarı 63 ışık yılı uzaklıkta bulunuyor. Bize doğru kabaca saatte 50 bin km hızla yaklaşıyor ve kaderinde, Güneş Sisteminin sınırlarında bulunan Oort kuyrukluyıldız bulutundan bir buçuk milyon yıl içinde geçmek var; hatta Güneş'e Kuiper Kuşağı kadar yaklaşabilir. Bu yakın temas sonucu Oort Bulutunun dağılması, iç Güneş Sistemine Geç Dönem Ağır Bombardımandan beri görülmemiş bir ölçekte enkaz yağmasına neden olur. Eğer Gliese 710'un kendi kuyrukluyildiz bulutu varsa (böyle olması olası görünüyor), bombardıman çok daha yoğun olacak. Şüphesiz, bu Dünya'daki tüm yaşamın yok olmasıyla sonuçlanacak ve gezegenimizi, Ay'ın olu şumundan hemen sonra bulunduğu duruma geri götürecek. İşte bu, Dünya'nın bir teknolojik medeniyete asla sahip olmama durumuna ne kadar yaklaştığını gösteriyor, neredeyse 4 milyar yıllık evrimin ardından, bir milyon yıl.
Sayfa 240 - Alfa | BilimKitabı okudu
Güneş gibi bir yıldızın kaderi sonunda yoğun ve hareketsiz bir madde yığını olan beyaz cüce olmaktır.
Sayfa 84 - Alfa | BilimKitabı okudu
Bilinen en eski fosil, stromatolit denilen bakteri kolonilerinin kalıntılarıdır. Bunlar Güneş Sisteminin oluşmasından bir milyar yıldan kısa ve ilk bombardımanın bitişinden 300 milyon yıldan kısa bir süre sonra oluşan, 3,6 milyar yıl yaşındaki kayaçlarda bulunur. Stromalitler yalnızca erken yaşamın doğrudan kanıtı değildir; aynı zamanda o sırada çoktandır çok çeşitli mikrop türlerinin iç içe yaşadığı ve birbirleriyle etkileşime girdiği karmaşık bir ekosistemin bulunduğuna da kanıt oluşturmaktadır. İzotop kanıtlarının gösterdiği gibi, yaşamın kendisinin 3,6 milyar yıldan bile çok daha önce başlamış olması gerektiği açıktır.
Sayfa 44 - Alfa | BilimKitabı okudu
147 öğeden 76 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.